DİNLENCE yerleri halkımız tarafından ilk tercih edilen mekanları içeriyor.
Eski kahve kültürü kaldı mı bilmiyorum ama, adının sonunda 'Cafe' eklenmiş bir yığın mekan özellikle gençler ve gelir seviyesi düşük vatandaşlar tarafından tercih ediliyor.
Ne yapsın ki garibim talebe ve vatandaş?
Bir çay içerim, edebildiğim kadar sohbet ederim.
Belki ikinci çay muhabbetin sonuna yetişir diye bekliyor.
Genelde de öyle oluyor.
Muhabbet uzuyor.
İki çay parasına gün geçmiş oluyor!
Ama bir gerçek var ki bu durumdan işletme sahipleri memnun olmuyor.
Nasıl olsun ki?
Adamın masası iki çaya saatlerce işgal ediliyor.
'Kalk' dese olmaz!
Oturmaya bıraksa ahval kurtarmaz!
Ellerini kavuşturuyor, müşterinin sohbetini bitirip, kalkmasını bekliyor.
Her ne kadar bu durum vatandaşın lehine ise, işletme sahiplerinin de bir o kadar kazanç bakımından aleyhine oluyor.
Bakmışlar ki durum zülfiyari kurtarmıyor.
İşletmeciler kendi kendilerine bir çözüm bulmuşlar.
Müşteri her yarım saatte bir sipariş tazelemek mecburiyetinde…
Bu karar onları memnun edebilir ama, kararın arkasında bir kanun hükmü var mı?
Bir genelge ya da yönetmelik mevcut mu, işte o biraz muamma!
Nasıl fırıncılar ekmeğe zam yaparken veya bir başka işletme satışa sürdüğü ürünün fiyatına arttırırken bağlı olduğu odanın aldığı karara dayandırıyor.
Cafe türü işletmelerinin bağlı oldukları meslek odalarının böyle bir kararı olmalı.
Uygulamaları her ne kadar haklı gerekçeye dayanıyorsa da Türkiye, Muz Cumhuriyeti değil.
Herkes kendi kafasına göre böyle bir karar alamamalı.
Alsalar bile ruhsatlarını veren yerel yönetimler tarafından onanmalı.
Ve karar toplum vicdanı tarafından da kabul edilebilir olmalı.
Yoksa;
'Yok öyle yağma' deyip alınan böylesi bir karar tek başına kabul edilebilir olmaz.
Olmamalı da!