DÜNYADA var olan her şeyin yaratıcısı Allah.
Dolayısıyla onun yarattığını yok etmeyi bırakın o düşünceye sahip olmak bile her şeyden önce günah…
Milyarlarca yıl önce varoluşla insanlığın hizmetine giren dünya, insanoğlunun yeryüzüne egemen olmasıyla gün be gün erozyona uğradı.
Önce köyler…
Sonra kasabalar...
Arkasından şehirler ve nihayetinde mega kentler oluşmaya başladı.
Büyüyen ve geliştiği söylenen her yerleşim birimi doğadan bir şeyler çaldı.
Önce toprağı…
Sonra ağaçları ve bitkileri…
Toprağın üzeri yetmedi altına el attı.
Kömürdü…
Gümüştü…
Elmastı derken, altını keşfetti.
Bu keşif aynı zamanda bir yok oluş öyküsünün de başlangıcıdır.
Çünkü altın toprağın altında kendine sahip olanı zengin ederken, üstünde yaşayanları tüm nimetlerinden men eder.
İşte Şahin Dağları’nın öyküsü de budur.
Toprağa açılan kuyularla madenin havzası genişlerken üstünde yaşayanları havasızlığa, susuzluğa ve nimetsizliğe mahkum etmekle kalmamakta işlenen toprak altı, üstünü yok olmaya mahkum etmektedir.
Açılan 8 sondaj kuyusundan 6’sında altın bulunmuş.
Ama doymayan nefislere yetiyor mu?
Yetmiyor!
Şahin Dağları’nda 462 sondaj kuyusu daha açılacak.
Eee, “Altın buluyoruz zenginliğimiz artacak mı diyorsunuz!”
Evet, birileri zengin olacak ama bu devlet, bu millet Fatsa gibi bir ilçenin tam 100 katı büyüklüğünde bir toprak parçasını kaybedecek.
Ve insanlık, ve Samsunlu yakın ilçelerimizi nasıl bir sonun beklediğini bilmiyor!
Yavaş, yavaş tükenecek toprak…
Şahin Dağları yok olacak.
Biz de sözde insan olarak bu ‘Yok Oluş Hikayesi’ni izleyeceğiz.