EVRENDE yaşayan her canlının yönetme içgüdüsüne sahip olduğu bir gerçek.
Bu vahşi yaşamda güçlü olanın ayakta kaldığı bir sistemi yaratmış.
Ait oldukları habitatta yaşayan canlılar orada vahşi dünyanın kurallarıyla yaşıyorlar.
Bir düşünme evrimi geçirmemişler belki ama düşünüyorlar, planlıyorlar, uyguluyorlar.
Bu planlamanın tek bir hedefi var; kendinden güçsüz olanı öldürmek ve bu şekilde hayatı ve neslini sürdürebilmek.
Ama insanın olduğu ve yaşadığı yerde başka kurallar var...
Bireysel kurallar var…
Aile içi kurallar var…
Toplumsal kurallar var…
Yasalar var.
Herhangi birini atlamaya çalıştığı zaman insan, bir diğerine takılmaktan kurtulamıyor.
Aslında yaşamın bir nizama girmesinin doğal bir yöntemi bu.
Kurallar var.
Uyuyorsun…
Yönetiyorsun…
Yönetiliyorsun…
Bunun için de iyi yetişmiş yöneticilere ihtiyacı var.
İş dünyasında da…
Kurumlarda da...
Siyasette de…
Ülke olarak bu konuda bir sıkıntı yaşadığımız gerçek.
İhtiyacı olan temel altyapıya sahip olmayanların tesadüflerin getirdiği yerde yönetmeye çalışmaları bir komediyi de sahneye koyuyor.
Zira yöneticilik ve yönetmek kolay bir iş değil.
Her bedene uyacak bir haslette değil!
Bir konu üzerinde ihtisas yapmış olmanızda size yetmiyor.
Yaptıklarınız ve görüntüleriniz sizi komik duruma düşürüyor.
Dünyada ve ülkemin her köşesinde mutlaka böyle değildir ama…
Kentimde bu görüntülerle karşılaşmak ve içi boş bedenlerle yönetildiğimize şahit olmak beni üzüyor.
Herkes, her şey olmak istiyor mutlaka.
Anlayışla karşılıyorum ama yöneticilik kolay bir iş değil.
Herkese de yakışmıyor zaten!