KORONA ile övündüğümüz kadar mücadele edemediğimiz bir gerçek.
Bu, birilerinin başarısızlığıyla övünülecek bir neden yaratmıyor benim için.
Nihayetinde önemli olan halk sağlığı.
Dolayısıyla bunu çoğaltacak neden ve zafiyetlerin ucunun hepimizde dokunduğunun farkında olmamız lazım.
Ama bakın bir gerçek var ülkemizde.
Virüsün etkilerini aşağı çekecek model Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sokağa çıkma kısıtlamalarını günün belli saatlerinde değil iki hatta üç hafta boyunca kesintisiz uygulamak.
Bizim ekonomimiz maalesef böyle bir uygulamaya cevaz vermiyor.
Hal böyle olunca kısmi uygulamalarla ki bu haftadan geçerli olmak üzere hafta sonları cuma akşamından pazartesi sabahına kadar…
Hafta içinde ise gece 21.00’den sabah 05.00’a kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulayarak tedbir alarak uygulamaya çalışıyoruz.
Gece 21.00’den itibaren müzik yasak…
Lokantalar yasak…
Düğünler, cenazeler 30 kişi ile kısıtlı…
Hamam, sauna, yüzme havuzu, masaj salonu, lunapark gibi yerler faaliyete kapalı.
Ha bir de 20 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlarımıza toplu taşıma araçlar yasak.
Tabii bu tedbir, risk grubu yüksek olanları korumak için alınmış da, onlarla aynı evi, mekanı kullanan değişik yaş grubundaki insanlar bu seyahat araçlarını kullanıp, eve döndüklerinde, evdekileri riske atmayacak mı?
Anlayacağınız durum icabı biraz vaziyeti kurtarmak için alınmış tedbirler.
Bize elbette uymak ve uygulamak düşüyor.
Ama bakın Samsun Valisi Zülkif Dağlı, “İlçelerimizde vaka yükü artık kaldırılamaz hale geldi” diyor.
Yoğun bakımlar ağzına kadar dolu ve yatak sayıları arttırılma cihetine gidiliyor.
“Gerekmedikçe evden çıkmayın” diye telkin ediyor Sayın Vali…
Ama imkânı olan var, olmayan var.
Çalışmaya ihtiyacı olanların sayısı ise bir hayli yüksek.
Yemeye ekmeği olmayanlara alınacak tedbirlerde sıralansaydı keşke...
Ama ülke genelinde sadece tedbirlerle sınırlı açıklamaların yükü ve sızısı sanki yerelin üzerine yükleniyor.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.