İNSANOĞLUNUN hedeflerine varmak için çıktığı yoldaki en büyük güvencesi;
Zaman!
Bugün olmadı, yarın…
Yarın geçti, daha sonra…
Ama hedefler yolundaki en acımasız tokat yine zamandan geliyor.
Çünkü dün söylenenler vardı.
Bugün yapılacaklar ertelendi.
Yarın, hep başka yarınlara eklendi.
Peki ne oluyor sonra?
O hiç tükenmeyecekmiş gibi görünen zaman su gibi akıp geçiyor.
Bir de bakmışsınız ne düşünmeye ne de yapmaya hiç zamanınız kalmamış.
Günümüzde bu ağa en çok takılanlar, siyasiler…
Oturmaya hak ettikleri makam koltuğundan hiç kalkmayacakmış geliyor onlara…
Bu zaaf ise onlara dünü, bugünü unutturuyor.
Ne hoşgörüleri kalıyor.
Ne anlayış ve izan.
Ne de gerçeklere ve gerekenlere saygı!
Hep ben!
Bugün de yarın da ben!
Ama bir gerçek var ki,
Hayat yolunda yalnız yürüyemiyorsunuz.
Dün, el uzatmayı…
Gülümsemeyi…
Bilgilerini paylaşmak gerekenleri ardınızda bırakıp umursamadığınızda, yitirdiğiniz zaman size beklemediğiniz bir tokat atıyor.
Önce düşünmek için zaman kalmıyor.
Sonra saymak ve dinlemek ihtiyacı duyduğunuz hiç kimse…
Yıllardır seçilenlere söylediğim ve dikkate almaları gereken önemli bir husus var.
Bir sonraki seçim, sizin ummadığınız kadar kısa bir sürede geliyor.
Başım, gözüm diyene kadar bir bakıyorsunuz önünüzde yeni bir seçim var.
Hep ikaz edilen ama makam sarhoşlarının son ana kadar önemsemediği bir durum bu…
Peki sonra?
Önce bağlı olduğunuz siyasi kurum.
Sonra etrafınızı dolduran sahte kalabalıklar boşalıyor.
Ve siz, makûs talihinizle baş başa kalıyorsunuz;
Adı, yalnızlık…
Zamana sığınıp etrafını görmek istemeyenlerin ulaşacağı son bu işte…
Bir bakıyorsunuz,
Makam kalmamış!
Koltuk kalmamış!
Elinizi tutacak kimse ve her şeyi geri getirecek.
ZAMAN KALMAMIŞ!