İPİN ucunu bir kaçırdınız mı ondan sonra düzgün gidecek bir şey yoktur.
Alışkanlıklar toplum ezberine yerleştiği zamanda olan budur.
Yanlışı bilirsiniz.
Yasalara aykırı olduğunu, yaptığınızda yasa dışı olduğunu da...
Ama toplum kültürü deyip geçiştirirsiniz.
Düzeltmek, düzelmek için bir çaba sarf etmezsiniz.
Her gün tekrarlanan bu yanlışları, “Geçmişte bende böyle yapmıştım” haklılığına bağlarsınız.
O nedenle ne kadar yazılırsa yazılsın insanların bedenlerinin ötesinde ruhlarına işlemiş yanlışlardan bir türlü vazgeçilemiyor.
Düşünün bu kentin valisi beyanat verip talimatını tüm şehirle paylaşıyor.
Bu konuda hassasiyetinin yakinen bildiğim kentin Emniyet Müdürü ve personeli konudaki duyarlılığını ortaya koyuyor.
Ama eksik parçaların yerine konulamaması nedeniyle aynı yanlışlıklar huzur bozmaya devam ediyor.
Konvoylar bir türlü durmuyor.
Kornalar ha keza susmuyor.
Davul zurna hızını hiç kesmiyor.
Silahlar susmuyor.
Ama konvoy yasak…
Korna çalmak yasak…
Huzur bozucu gürültüler yasak…
Meskun mahalde ruhsatlı da olsa silah atmak yasak…
Kim için?
Kanunlara saygısı olan vatandaşlar için…
Ortaya çıkan durumun tarifini ancak şöyle yapmak mümkün;
Demek ki bu kentte kanunlara saygı duyulmuyor!
Cumartesi-pazar günleri İnönü Bulvarı’ndan davul-zurna eşliğinde geçen düğün konvoylarını görünce düşündüm bunları.
Elim telefonuma gitti konvoyları çekmek istedim.
Sonra vazgeçtim.
Çeksem ne olacak?
Yapılana kanunlar karşı…
Kanun koyucular, koruyucu ve uygulayıcılar karşı…
Aklıselim karşı…
“O zaman neden düzelmiyor” diye soruyor insan kendi kendine.
Cevabı basit aslında.
Zavallı insanlık.
Çürümüş, ölmüş.
Dirileceği de yok, ondan!