OTUZÜÇ vatan evladının şehit düştüğü bugünde bir başka konuya odaklanmak mümkün değil.
Klavyenin başına geçtiğimde ne yazayım diye, düşünmedim bile.
Vatan ağlıyor…
Analar ağlıyor…
Eşler, çocuklar ağlıyor…
Kurtuluş Savaşı’nda şehidin al kanlarıyla yıkanarak kurtarılan bu topraklarda Türk milleti olarak tek dileğimiz var.
Barış içinde yaşamak.
Ulu Önder’in, “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüne sahip çıkıp kendi topraklarımızı barış çiçeklerinin açtığı ve özgürce yaşandığı topraklar haline getirmek.
Ben, “Mehmetçiklerimiz neden vatan topraklarının dışında şehit oldular” diye düşünmek bile istemiyorum.
Bu düşüncenin boyutu bizleri aşar.
Bir devlet meselesi.
Ve bu devletin menfaatlerini gözetmekler yükümlü kişi ve kurumlar var.
Acı üzerinden söz almak ve prim yapmaya yönelik sözler sarf etmek yanlış olur.
Bugün gelinen noktada yapılması gereken acılar paylaşmak.
Yapılabiliyorsa hafiflemesini sağlamak.
Yeni yaşanabilecek acıların önüne geçecek tedbirlerin alınmasını sağlamak ve topyekun millet olarak barışa giden yolun açık kalmasında hareket edip, birlik olmayı sağlamak.
Ölenler bizim evladımız.
Onlara verilen görevi yerine getirmek için öldüler.
Onlara ağıt yakarken geride kalan arkadaşlarını sağ salim vatan topraklarına ve ana kucaklarına geri getirmek bu devletin görevi.
Vatandaş ve diğer unsurlar olarak bizim görevimiz, devlete düşenin gerçekleşmesine yardımcı olmak.
Kaos ortamı yaratmamak.
Bugün ortaya çıkan resmin bütününe bakmak hatta görebilmek.
Devletin tüm unsurlarıyla aklın yolunu bulabilmek.
Ve bulabileceğimiz tüm yolların ülkemizin güvenliği ve bütünlüğüne çıkanlar olmasını sağlamak.
Bu temennilerle şehitlerimize Allah’tan rahmet, ülkemize ve şehitlerimizin geride kalanlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.