21 Temmuz 1987’de Trabzon Türk Haberler Ajansı bölge müdürüydüm. Ev-büro çalışıyordum.
Gece telefonum çaldı, uyandım. Yazı işleri müdürümüz Hasan Yılmaer idi. “Osman bu gece Kıbrıs’a çıkıyoruz. İzinler iptal. Mıntıkandaki tüm muhabirlere haber ver” dedi.
Hıçkıra hıçkıra ağladım.
O günlerde ne Mukavemet Teşkilatı’nı bilirdim ne de Rauf Denktaş’ı yeterince tanırdım.
Zuhal panikledi. ‘Ne oluyor Osman, ne var?’ dedi. Ona anlattım bana söylenenleri. O da benim birlikte gözyaşı döktü.
Sabahleyin bir tarafta rahmetli Bülent Ecevit konuşuyor, bir taraftan da radyo askeri marşlar söylüyordu.
Ben Bülent Ecevit’e karşıydım. Onu komünistlikle suçlardım. Galiba o gün bakışım yumuşadı ve yavaş yavaş yerini olumlu bir noktaya bırakmaya başladı.
Öldüğünde ise tamamen olumlu bir noktaya evrilmişti.
Şehit olanlara Mukavemet Teşkilatı mensuplarına ve Rauf Denktaş’a, Fazıl Kütük’e, Bülent Ecevit’e cümle şehitlerime Allah’tan rahmet diliyorum.