9 Şubat 2019’da Haber Gazetesi’ndeki “Öncelikleri Doğru Belirlemek” başlıklı yazıma “Mecelle hükmüdür “ehem mühimme, elzem lazıma müreccahtır” diye başlamış ve şöyle devam etmiştim:
“Yani en önemli olan önemliden, en gerekli olan da gerekliden üstün tutulur. Bunlar karşılaştığında öncelik mühim ve lazım olana değil ehem ve elzem olana verilir.
Bu salt bir hukuk kuralı değildir, aynı zamanda bir yönetim ya da daha net bir ifade ile “öncelik belirleme” kuralıdır. Kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında seçim yapmak zorunda kalan yöneticilerin başvuracağı en doğru yol göstericidir.”
Kaynaklarımız kıt ama ihtiyaçlarımız çok. Kıt kaynağı kullanırken inat ve duygular yerine aklı ve bilimsel yaklaşımı öne almak zorundayız. Burada sorumluluk sadece iktidara ya da muhalefete değil her ikisine de düşmektedir.
Böyle bir günde iktidar ve muhalefet kucaklaşmak ve kurtuluşa beraberce koşmak yerine ne yazık ki ayrı ayrı hatta düşman cephelerde konuşlanıyor ve biri birine en ağır hakaretleri ediyor.
“Şerefsiz, ahlaksız, edepsiz, utanmaz, adi” sözleri havalarda uçuşuyor.
Eskiden bir ulusal sorun olduğunda Çankaya Köşkünde hemen bir “Beyaz Masa” kurulur, başbakan ve muhalefet genel başkanları orada Cumhurbaşkanın önderliğinde bir araya gelirler, konuyu enine boyuna konuşur, tartışır ve ortak bir çözümde görüş birliğine varırlardı.
Benim yaşımda olanlar hatta benden çok daha gençler o günleri hatırlar. Sanırım hasretle de anarlar.
Cumhurbaşkanı partili değildi o günlerde, partisini değil milletinin bütününü temsil ederdi. Yine de olmayacak şey değil Sayın Cumhurbaşkanı’nın partiler üstü bir söylemi benimsemesi ve siyasi parti genel başkanları ve sivil toplum önderleri ile bir masada buluşması.
Biliyorum hayal ama hayali bile güzel. Ben günün birinde o “Beyaz Masa”nın kurulacağı hayaliyle yaşamaya devam edeceğim ta ki bu yaralar sarılıncaya kadar.
Devletimiz güçlü, milletimiz büyük ama sorunlarımız da büyük. Kaynaklarımızı akılla kullanmaz, önceliklerimizi doğru tespit etmezsek işimiz çok zor.
Ne yazık ki rakamları doğru okumuyoruz, iktidar olumlu rakamlara, muhalefet ise olumsuzluklara odaklanıyor. Hâlbuki ikisi de bizim gerçeğimiz. İkisini de görmek zorundayız.
Pek ümitli olmasam da hatta ümitsiz olsam da ben yine de o hayali kuracağım. Yeniden birleştiğimiz, yeniden kucaklaştığımız ve el ele, gönül günle geleceğe koştuğumuz günlerin hayalini.
Görmesem bile gözlerimi o hayalle yumamaz mıyım?