İstisnaları hariç tutarsak hemen herkes gazeteci Hasan Tahsin’in 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunan askerine sıktığı kurşunu “ilk kurşun” olarak bilir.
Hâlbuki bu Hasan Tahsin’in sıktığı ilk kurşun değildir üçüncü ve son kurşundur.
İttihat Terakki Partisi asıl adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin’i İsviçre’ye eğitime gönderir. Bir ara sinemaya gider ve seyrettiği filmin İtalya’yı övdüğünü görür. Biz o yıllarda Libya(Trablusgarp)’da İtalyanlarla savaşmaktayız. Çeker tabancayı sahneye kurşun yağdırır.
Bu onun Osman Nevres olarak sıktığı ilk ve son kurşundur; artık bundan sonraki kurşunlarını gazeteci Hasan Tahsin olarak sıkacaktır.
Yurda döndüğünde Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır ve Osmanlı imparatorluğu dünyanın en güçlü devletleriyle vuruşmaktadır.
Romanya’nın savaşta üstleneceği pozisyon çok önemlidir; ya bizim safımızda yer alacak ya da karşı safta ve bu bizim Almanya ile olan bağlantımızı büyük ölçüde etkileyecektir.
Buxton Biraderler denen iki İngiliz lordu Romanya’da Osmanlı aleyhine çalışmaktadır. Öldürülmesine karar verilir ve bu işi Osman Nevres üstlenir.
Hasan Tahsin “silah” “bomba” gibi dergiler, gazeteler çıkarır. Ama verilen bir görevi yerine getirmediği için boğularak öldürülmüştür.
Hasan Tahsin kimliği Osman Nevres’e verilir ve Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Romanya’ya gönderilir. Görevi Buxton Biraderleri vurmaktır.
Bükreş’e gider ama vurmasına rağmen öldüremez, yakalanır ve hapse atılır. “Af dile” teklifine “sizden değil tarihimden, milletimden özür dilerim” cevabını verir.
Bizim ordularımız Bükreş’e girdiğinde Enver Paşa’nın emriyle ilk kurtarılanlar arasında yer alır ve İstanbul’a döner.
Milli Mücadele başlamadan Hasan Tahsin’i yanında kız kardeşi Melek hanımla İzmir’e gelir, Teşkilat-Mahsusa cemiyetinde ve meşhur Maşatlık mitinginde görev alır.
Ve kimilerine göre “İlk Kurşunu” kimilerine göre de “Son Kurşunu” sıkar.
Ruhu şad olsun.