İttihat ve Terakki Fırkası; bir taraftan imparatorluğun kucağında can vermesini yaşadı diğer taraftan da bize ‘pırlanta gibi bir vatan’ bırakmanın onurunu…
Talat Paşa, Berlin’de vurulduğunda ayakkabısı delikti ve hala, ‘Bir Talat gider, bin Talat gelir’ diyordu.
Ben ittihatçılar içinde en çok Cemal Paşa’ya acırım.
İki yaveri ile birlikte Ermeni kurşunlarına hedef olması hala içimi acıtır.
Halbuki Osmanlı sınır güvencesi gereği İç Anadolu’daki Ermenilerin bir kısmını sınır boylarına iskana zorlarken onları koruyan, kollayan bizzat Camal Paşa idi.
Milli Mücadelenin bütün mensupları da İttihat ve Terakki mensubu idi. Mustafa İsmet İnönü’den bizzat Mustafa Kemal Atatürk’e kadar olmayan yoktu.
Kazım Karabekir, Hüseyin Rauf Orbay ve diğerleri…
Hepsi İttihat ve Terakki mensubiyeti şuurunu taşırdı ve bunu bizzat dillendirirlerdi.
Mustafa Kemal Atatürk, ‘Amasya Tamimi’ni imzaladığı zaman Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele gibi isimlerle birlikte hareket ediyordu.
İttihatçıların büyük şansızlığı bir imparatorluğun elleri arasında ölmesidir.
Hadi size bir gerçeği daha açıklayalım.
Osman Nevres, yaygın ismi ile veya bilinen ismi ile Hasan Tahsin de bir İttihat ve Terakkici’dir.
İlk kurşunu sıkan o olduğu gibi ilk İslam fetvasını da ilk cumhuriyeti ilan eden de Denizli Müftüsü Mustafa Hulusi Efendi’dir.