Hangisini önce tanıdım hatırlamıyorum ama ikisini de çok sevdim.
Galiba Attila İlhan’ı daha önce tanıdım. Fark etmez birisini tanımam diğerini tanımama ve ikisini sevmeme vesile oldu.
Attila İlhan’ı şahsen tanıma mutluluğuna kavuştum. Çok düzenli, çok üretken, çok zarif ve çok çalışkandı.
Ben ondan mı okudum yoksa başka bir yerden mi bilmem ama ikisini de çok sevdim.
Sultan Galiyev’i biz komünist zannederdik meğer komünizme ilk karşı çıkanlardan biri o imiş.
Dünyadaki sömürge ‘sınıf mücadelesi değil ezen-ezilen milletler mücadelesi’ diyen ve bunun yerine ise ‘proleter hakların dünya çapında yürüteceği ulusal mücadeleyi koyan’ bir düşünür, bir eylemcidir.
İşin daha ilginci Türk dünyasının fikri uyanışının temelinde Osmanlı değil, Osmanlı dışı fikir adamlarının rolü daha önemlidir.
‘Dilde, işte, fikirde birlik’ düsturunu ilk ortaya atan, savunan Kırımlı İsmail Gaspirinski idi.
Yusuf Akçura yahut Kazanlı Yusuf da Orta Asya Türklerindendir. Türkiye’ye gelmiş Türk Tarih Kurumu kurucu üyesi olarak görev yapmıştır.
Attila İlhan, Türkçü dış Türklerin adlarını ifade ederken şu cümleleri kullanır:
‘Gerçekte Türkçülük Gaspirinski’den Molla mur Vahidof’a, Vahidof’tan Sultan Galiyev’e, Mustafa Kemal’den Ziya Gökalp’e, Mustafa Suphi’den Şevket Süreyya’ya tam bağımsızlıkçı anti-emperyalist halk cephesiydi.’
Okumamamızın, biri birilerimizi anlamamış olmamızın faturasını geçmişte acı ödedik. Umarım bir daha ödemeyiz.