“Öğretmediler” demek geçerli bir mazeret değildir.
Bazı tarihi bilgi fukaralarının yahut okuma araştırma tembellerinin sık başvurdukları “okullarda öğretmediler ki” mazereti vardır.
Tarih öğretilmez, hele de ilkokul öğrencisine, bırakın ilkokulu, ortaokul hatta lise öğrencisine bile.
Tarih öğrenilir, büyük bir çabayla, okumayla ve araştırmayla, hem de yıllar boyu sürecek bir okuma ve araştırmayla ancak öğrenilir.
Hüseyin Nihal Atsız Hoca “bizde vakanüvis var ama tarihçi yok” derdi. “Vakanüvis olmak için tarihleri ve olayları tarih sırasıyla yazmak yeterli” derdi Hoca. “Ama tarihçi olmak için coğrafya, arkeoloji, sanat ve sanat tarihi, strateji, sosyoloji, iktisat ve diğer dalları da bilmek gerekir” diye eklerdi.
Kısacası zor zanaattır tarihçilik. Ama Cumhuriyetle birlikte özellikle de son zamanlarda çok değerli tarihçiler yetişiyor bu ülkede ve çok güzel eserler veriyorlar hem de uluslararası bilim alanında sözü edilen.
Osmanlı’dan söz açılınca hazırlop “Osmanlıyı İttihat Terakki yıktı” ya da “Yahudiler/Masonlar/farmasonlar” yıktı demenin Osmanlıya hakaret olduğunu anlamayan bir idrak tutulmasının tarih bilgisini tartışmanın ne anlamı var?
Osmanlı on yılda mı kuruldu ki on yılda yıkılsın! Osmanlı bir gecekondu devleti miydi yoksa bir cihan imparatorluğu muydu?
Osmanlı Sakarya boylarından Viyana önlerine “muhteşem doğrularla” tam 229 yılda gitti vura vura, döve döve.
Ne yazık ki bir o kadar zamanda da Viyana önlerinden Sakarya boylarına geri döndü, içten büyük gafletler ve ihanetler, dışarıdan güçlü saldırılarla hırpalanarak.
Osmanlı’nın yıkılışındaki gafletleri ve isyanları doğru okumak zorundayız. Bunu yaparken Arap dünyasını bir kenara bırakamayız.
Suûdi-Vehhabi ittifakının Osmanlı İmparatorluğunun başına açtığı belaları unutursak giderek yeniden yayılmaya başlayan Vehhabi-Selefi İslam anlayışının pençesinden nasıl kurtuluruz bilemem.