Parti Tüzük Kurultayı yaklaşıyor. ‘CHP bundan sonra nasıl bir parti olacak?’ sorusu sanırım sadece CHP üyelerini ilgilendirmiyor. CHP’ye oy verenler de merakla bekliyor. 2 ana sorun tüzük için kilit: Önseçim ve aday belirleme.
Bunu yazdığım için yine tepki alacağım ama ben her zaman doğruyu söylemekten kaçınmayacağım.
CHP'ye oy verenler, partiye üye olanlardan, delegelerden, yöneticilerden daha kaliteli, daha verimli ve sadece partiden tek beklentileri iktidar olmak olan insanlar. CHP'ye üye olmayıp sadece oy veren bu insanlar, parti yöneticilerden bireysel beklentisi olmayan insanlar olup, bunlar meşgul insanlar. Tanınmışlar, bilinen insanlar, verimli olan ve çoğu iş adamı, akademisyen, memur, öğretmen vb. olan kişiler.
Adlarının tek bir siyasi parti ile ilişkilendirilmesini istemiyorlar. Çünkü bu insanlar üretken, becerikli insanlar olup, halkın içinde halk ve devlet için çalışanlar. CHP üyesi olmayıp, CHP'ye oy veren insanlar. Ama bunlar partiye yaklaştıklarında da parti için çalışmadı diyerek, parti içindeki kıskançlık ve entrikalar ile uzaklaştırıyorlar. Böyle kişiler ancak genel merkeze yakın kişiler olursa, partide yer buluyorlar. Yoksa Anadolu'dan, halkın içinden gelenlerin yer bulması imkansız.
Önseçime karşı çıkan vekiller ve parti yöneticileri var.
Bazı parti yöneticileri ve milletvekilleri bu nedenle üye bazlı, hakim kontrolündeki önseçimin tüm partiye oy verenleri temsil etmeye yeterli olmadığını ve aday belirlemede, beklenti içinde olan üyelerin ve delegelerin yapılacak önseçimi, sağlıklı olarak yapılamayacağını bildikleri için önseçimi istemiyor.
Diğer yöneticiler ve milletvekilleri ise, tüm üyelerin katılacağı, hakim kontrolündeki önseçimden çıkamayacakları için istemiyor.
Yani akıllı, mantıklı, genel merkezin ağırlığının az olduğu, üye ve oy veren herkesin aday belirlemeye katıldığı bir önseçim bu tüzükten çıkamayacağını düşünüyorum. Kimse bindiği dalı kesmez, kesilmesine izin vermez.
Parti yöneticileri; delege ve üye yani teşkilat yapısının, sağlıklı bir ön seçimle aday belirlemede yetersiz olduğunu düşünüyor.
Delege ağalığı, tüm sülalesini, çevresini formalite üye yapıp teşkilat seçimlerinde iş, aş, para vb. beklentiler, partinin aday belirleme kalitesini düşürdüğünü söylüyorlar. Erken seçim paniği nedeni ile teşkilatların yenilenmeden ve delege, üye kalitesi nedeniyle ön seçim yapmadıkça, genel merkez ağırlıklı aday belirlendikçe ne oldu?
Başta genel başkan yardımcıları ve grup başkan vekilleri olmak üzere, seçim bölgelerine gitmeden ilk sıralara istedikleri adayları koydukça, teşkilatlar ve üyeler yozlaştı. Teşkilatlar, delegeler ve üyeler karar verici konumdan, sadece onlara isteklerini söyleyen pozisyonuna geldiler. Alt taraf istediğini yapsın, üst taraf değişmesin politikası her iki tarafa da çok iyi geldi ama iktidarı getirmedi.
7422 tüzük önerisi verilmiş. Bu kadar çok olması hayret verici. Alınan kulis haberlerine göre, yüzde 5 olan Genel Merkez kontenjanı, yüzde 15’e (%5’i genel başkana, %5’i grup başkan vekillerine ve %5’ide kadın ve gençlik kontenjanına verilmek üzere) çıkarmayı teklif etmişler. Bu şu demek; 600 milletvekili listesinin yüzde 15’i genel merkez ağırlığında yapılacak ve bu sayıda 90 milletvekili demek. Yani şu an seçilmiş 130 milletvekilinin, 90’ı genel merkez ağırlığı ile meclise girmiş olacak. Ve hakim gözetiminde tüm üyelerin katıldığı ön seçim yerine, parti teşkilatı ağırlıklı temayül yoklaması ile yapılması önerilmiş.
‘Ama bu kurultay iktidara gelmenin kapılarını açacak bir kurultay mı olacak yoksa yenilenmeyi beklerken eski düzenin sadece dilinin değiştiği bir tuzak kurultayı mı olacak?’ onu göreceğiz.
Artık ülkede iktidara gelmek isteyenler ile, parti içindeki iktidarını sürdürmek isteyenlerin arasında geçecek bir yarış. Bakalım kim kazanacak?
Sağlıkla kalın…
Maalesef bir de, ne kadar kızsa da paşa paşa gidip oy verenler var. Mesela ben, her defasında bu serer TİP e oy vereceğim deyip, sandığın başında yine CHP ye oy veriyorum.