Galatasaray ile Samsunspor arasında oynanan maç öncesi kaleme aldığım köşe yazısında, “Gönül ister ki sahada mücadele edenler arzuladığı sonucu hakkıyla yakalasın. Ne hakem ne de saha dışındaki tek bir Allah’ın kulunun eli suyun akış yönünü değiştirmesin” temennisinde bulunmuştum.
Nafile düşünmüş, yazmışım.
O kirli “Yapı” pis ellerini saha içerisinden çekmedi. Kurşun askerlerine verdikleri talimatı, düdüklü ve bayraklı şahsiyetler güzel bir biçimde başarıyla uyguladı. Özellikle ikinci yarısı çok üst düzey futbolun ortaya konduğu bir oyuna gölge düşürdüler.
Maçı basın tribününden izlerken yakınımda bulunan ev sahibi ekip taraftarlarının, “Allah’ım şu maç bu sonuçla bir bitsin” diye dua edişlerini, ellerini birleştirerek totem yapışlarını gördüm.
Sahadan boynu bükük ayrılmasına rağmen Samsunspor’un aslanın kuyruğunu titrettiğini izledikçe keyif aldım, gurur duydum.
Helal olsun Samsunsporuma.
Maç sonu taraflı tarafsız herkesin birleştiği, fikir birliği yaptığı konu, maçı içeride, dışarıda yönetenlerin verdikleri yanlı, hatalı kararlarla katlettiği yönündeydi.
Hakem için olumsuz konuşmayan tek ismin Başkan Yüksel Yıldırım olması hayret verici bir durum. Yıldırım’ın maç sonu sıcağı sıcağına yaptığı açıklama sağlıklı değildi. Bence başkan daha az görüş bildirmeli, medya maymunlarına eleştiri fırsatı vermemelidir.
Tepki toplayan sözler sonrası kulüpten yapılan yazılı açıklamayla hakemlerin eleştirilmesi ise çelişkinin babasıydı. Bir tarafta hakemi masum gören bir anlayış, diğer tarafta da tam tersinin savunulması.
Anlayabilene aşk olsun.
Bazı yorumcuların Okan ve Emre’ye yüklenmelerine neremle gülmem gerektiğimi bilemedim. Samsunspor’un bu noktaya gelmesinde ki en büyük paylardan biri de onlarındır.
Vefasızlık yapmak doğru değil.
Çirkin düşünce sahiplerine tek bir sözüm olabilir, Okan ve Emre sapına kadar Samsunsporludur. Bunu böyle bilsinler ve konuşmasınlar.
Ne zaman, nasıl, nerede patlayacak bu bomba?
Bekleyip göreceğiz.