Bu takımdaki en önemli değişim şudur; Geçtiğimiz sezonlarda kaleciye rekor miktarda geri pas yapılıyordu, bu sezon bu uygulamadan vazgeçildi. Yeni konsept oyunu dikine değil yanlara doğru oynamak. Sayısız yan pas yapılıyor, zannedersiniz ki hücum için hazırlık pasları. Hücumu göremediğimize göre adını nafile paslar olarak koyabiliriz.
Hoca değişikliği, yeni hocanın kısa süre de olsa futbolculara dokunuşları oyunu hissedilir hale getirdi. Daha canlı, daha istekli, daha savaşçı bir takımı gördük sahada. Bu anlayış bir hafta önce Menemen de ortaya konsaydı, İzmir’den eli boş dönülmezdi. O yenilgide ki oyuncu tercihlerinin yanlışlığından söz etmek bile istemiyorum. Geleneğimizde ölünün arkasından kötü konuşulmaz diye bir laf vardır.
Kör değiliz ya, Erzurumspor maçında takımda belirgin bir kıpırdamanın olduğunu gözlemledik. Yasin, girdiği üç net pozisyonun birini değerlendirse, Dıomande topu kaleciye teslim etmese pozisyon vermeden maçı tamamlayan Dadaş evine eli boş uğurlanabilirdi.
Hocanın, gol umudu olarak yaptığı Mehmet Akyüz hamlesi fena bir fikir değildi. Ama Mehmet’e pas atacak oyuncu eksikliği ortaya çıkmasına ne demeli? Oyuna alınan Gökhan, Melih ve Ali takviyesi de yetersiz kaldı. Bu maçta “Saviçeviç ve Tomane’yi mumla aradık” desek yanlış mı düşünmüş oluruz?
Maçın başrol oyuncuları taraftar ve Gökhan Alsan’dı. Tam seyirlik bir tiyatroydu. İyi adam Taraftar, kötü adam da Gökhan’dı. Ayağına aldığı her top ta yuhalandı. En ufak bir temas ta yere yattı. Tıpkı Samsunspor’da iken yattığı gibi.
Tepkiyi hak etti mi?
Hem de ziyadesiyle…
Taraftar geçen seneki kadro da yer alan ve sahada olan Mücahit’e tek bir söz bile etmedi. İki oyuncu arasında ki farkı iyi belirledi.
Sahanın en rezil adamı orta hakemdi. Elinde ki düdük değil satırdı sanki. Samsunspor’u doğradı durdu. Osman’ın düşürülüşüne Papua Gine’de bile penaltı çalınır. Bu yeteneksiz es geçti. Samsunspor’u galibiyetten etti. Yazıklar olsun kendisine de, onu hakem bilip atayanlara.