Türk futbolu acayip bir mekanizma haline dönüştü.
Mağdur eden de edilen de bu mağduriyete çanak tutan da üç maymunu oynayıp göz yuman da kısacası hemen herkes zırlıyor.
Hakem hatalarından en çok kim nemalandı?
Malum kulüpler ve sosyal medya ve TV’lerdeki yandaş yorumcular birlikte el ele vererek, ellerinde kantar, tartım yapıyorlar.
Sizin takım kazançlı, bizimkisi zararda.
O kadar ince hesaplamalar peşindeler ki sanki önlerinde kuyumcu terazisi var. Miligramı bile inceliyorlar.
Sen şu kadar faul aldın, şu kadar sarı kart, bu kadar kırmızı, verilenler, verilmeyenler, ofsaytlar, kornerler…
Hayali faullere istenen penaltılar…
Yok ben Avrupa kupası oynadım, üç gün sonra maça çıktım, sen dört gün sonra...
Rakip hırslı oynadı, kalecisi panter kesildi, bu yüzden yenemedik, tüm bunlar suç!
Ya hakemlere ne demeli?
Standart yok!
Otorite yok!
Futbolcuların kendilerine karşı yaptıkları her türlü saygısızlığa verecekleri tepki yok!
Eyyamcılık ve yalancılık hat safhada.
Rakibinin ayağı, kendi ayağını tost gibi ezmiş oyuncuya haksız yere kırmızı kart gösterirken, elleriyle “o değil sen bastın” işareti yapanı mı ararsın, kendini yüzme havuzuna atar gibi yere atanı penaltıyla ödüllendireni mi ararsın?
Bu ve bunun gibi her hafta, her maçta alınan sayısız çarpık kararlar.
Yahu o kadar çok detay var ki hangisini yazayım.
Hep menfaat, hep kazanç…
Bırakın karşı tarafın hakkaniyetini, adalet denen yüce olguyu da ezip geçiyorlar.
Garip bir tiyatro oynanıyor, geçmişiz karşısına aval aval izliyoruz.
Hepsi bu.