Dün benim için her zamankinden farklı başladı.
Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçları için TV önünde gecenin geç saatlerine kadar vakit geçirdim. Yetmedi, futbola doyamadığımdan olacak, özetleri de büyük bir keyifle izledim.
Bir kez daha şu soruyu sordum kendi kendime:
“Bu adamların oynadığı oyunun adı futbol ise, ülkemizdekinin adı nedir?”
Vallahi de billahi de şu yaşıma geldim, kimse yanıtı bulamıyor.
TV’deki futbol ulemalarını artık dinlemiyorum bile. TV’nin sesi kısık, maç görüntülerine bakıyorum sadece.
Sanırsın ki adamların mazilerinde, Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, UEFA Kupası var. Futbolun ordinaryüsü edasıyla bir anlatıyorlar, bir konuşuyorlar ki sormayın gitsin.
Hele hele kelime dağarcıklarına Google’dan kopyalayıp yapıştırdıkları eksantrik kelimeleri bozuk telaffuzlarıyla cümlelerinin arasına koymuyorlar mı?
Güler misin, yoksa ağlar mısın?
Maçları bir kez daha izledim. Haliyle benim için gecenin boyu uzadı, yastığa başımı koyduğum da gecenin üçü idi.
Sabah istemeye istemeye de olsa keyifsiz bir şekilde kalkmak zorunda kaldım. Atakum’dan, şehrin doğusuna doğru giden Atatürk Bulvarı her zamanki gibi tıka basa araç yoğunluğundaydı.
Şehrin yöneticileri, her gün sabah ve akşam saatlerindeki bu işkenceyi görmüyorlar- göremiyorlar-çözüm bulamıyorlar.
Ruh halim uykuya paralel olarak iyi sayılmazdı ama bana sabah sabah bir haller oldu. Omuzlarımda iyilik melekleri iş başında. Sağdan önüme direksiyon kıranlara kızmadım, yol verdim. Yaya geçidine on metre uzaklıkta olan karşıdan karşıya geçmekte olanlara da…
Onlar için yaya geçidi, her yerdir. Geçiş hakları bakidir.
Değişiklik olsun diye direksiyonu Çiftlik Caddesi’ne kırdım. Okullar bölgesinde önümdeki araç sinyal minyal vermeden zınk diye durdu.
Ona da kızmadım.
Ön koltuktan mini mini bir çocuk indi okuluna doğru koştu.
Sahi o çocuğun ön koltukta işi neydi?
Ah bu veliler ah!
Güç bela Bahçelievler kavşağına geldim. Sola dönüş için ışığın yeşillenmesini beklemekteyim.
Orta yaşlı kirli sakallı bir adam, telaşlı bir halde trafiği yönlendirmeye çalışıyor. Zannedersin ki sivil trafik polisi. Şaşkınlıkla izlerken, dolmuşa binmek için mi yapıyor bu hareketleri diye düşündüm.
Yanılmışım.
Yüz metre ileriden gelmekte olan ambulansa yol verilsin diye çırpındığını geçte olsa anladım.
Başarmıştı.
Araçlar yolu açtı, ambulans kavşağa takılmadan hızla yoluna devam etti.
Arabamın camını indirdim, korna çaldım bakmadı, bu kez seslendim, döndü baktı göz göze geldik.
Okey işareti yapıp elimi göğsüme getirdim. Taktir edildiğini anladı, aynı şekilde yoluna devam etti.
O mutlu, ben daha keyifli bir hal aldık.
Mert Irmağı ıslah çalışmaları aylardır devam ediyor. Yüzlerce fora kazık çakıldı. Proje nasıldır?
Hiçbir fikrim yok! Güzel bir şey olacak gibi görünüyor. İnşaat nedeni ile yol perişan bir haldeydi.
Ama o da ne?
Belediye çukurları doldurmuş, asfalt yapmış!
Bak sen bu işe!
Bu yazıyı yazana dek işler benim adıma iyi gitti. Uykumdan ayıldım, kısa da olsa hoşgörü dolu bir seyahat yaptım. Ofise gelip vakit geçirmeden bu yazıyı oluşturmaya koyuldum.
Gün daha nelere gebe olacak?
Bilemiyorum.
Sadece bana değil, herkese hayırlı işler olsun.