Oldum olası Türkiye Kupası’nın ne kendini ne de statüsünü beğenmişimdir. Fareyi kediye boğduran, sonrasında da kedileri birbirine kırdırıp finalist yapan bir sistemdir. Haksız, adaletsiz, türlü tezgahlarla dolu bir komik festivaldir.
Samsunspor bu sezon üçüncü turdan iştirak ettiği kupada Bayburt İl Özel İdaresi Kulübü’yle eşleşti. Bayburt’ta oynanan maçın normal ve uzatma sürelerinde gol sesi çıkmadı.
İş penaltılara kaldı. Samsunspor rakibinden daha fazla gol atma beceresinde bulundu ve kupada 4. tura yükseldi.
Reis hoca, PAF takım ağırlıklı, A takımda forma şansı bulamayan yabancı oyunculardan oluşmuş bir kadroyu sahaya sürdü. Elindeki malzemeyi ciddi bir maçta görüp değerlendirmeyi düşündü.
Belki hayalleri, umutları vardı. Gözleri maç boyunca ligde oynatmayı düşündüğü isimleri aradı.
Bulabildi mi?
Maç sonu yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere oynanan oyundan hiç de memnun olmadığını dile getirdi.
Hani haksız da değil.
Maç boyunca öne çıkan tek bir isim yoktu.
Gençlere tek bir sözüm, lafım yok. Onlar geleceğimiz. Böylesine önemli maçlarda forma giydikçe tecrübeleri artacak, kendilerini geliştirecekler.
Ne demeli bilemiyorum
Antrenman futbolculuğu kimliğine bürünenlere…
Yabancıların hepsi milli yedek olmuş. Bulmuşlar Samsunspor gibi lezzetli kamp yerini, yan gelip yatıyorlar. Onların hiçbirinde A takımda oynamak gibi bir düşünce yok!
Nasıl olsa sözleşmeleri sıkıca yapılmış. Maaşları tıkır tıkır ceplerinde, tesisler beş yıldızlı otel konforunda. İşleri sadece günde iki saat antrenman yapmak.
Sonrasında vursunlar Atakum sahillerine.
“Al sana forma, çık sahaya oyna” diyorsun.
Rakibin üçüncü lig takımı.
Sahada geziniyorsun. Ne bir arzu ne bir istek, coşku, heyecan hiçbiri yok!
Bu kadar aymazlık, vurdum duymazlık olur mu?
Ondan sonra iş lafa gelince, “Hoca beni oynatmıyor, hoca beni gözden çıkarmış, vaz geçmiş” diye sokranıyorsun.
Ya bi geçin bu boş lafları yahu!
Karnımız tok.
Ha şunu iyi bilin, Siz futbolu değil, yakın zamanda futbol sizi bırakacak!