Politikanın spora dahil olmasını hiç haz etmemişimdir. Buna rağmen siyasetçiler başta futbol olmak üzere sporu arka bahçeleri olarak görmeyi her daim sevmiş ve benimsemişlerdir.
Dünyada barış ortamı gelecekse, bunun mimarı şüphesiz ki spor olacaktır.
Birleşmiş Milletler, Dünya Barış Örgütü fasa fiso!
Uluslararası spor yarışmaları bu amaca hizmet etmektedirler.
Temmuz ayında Paris Olimpiyatları, ardından yine aynı yerde düzenlenen Paralimpik Oyunları tek bir kişinin burnu kanamadan, huzur içerisinde gerçekleştirildi.
Farklı ülke, din, dil, ırktan oluşan binlerce sporcu bir şölen havasında geçen şampiyonada unutulmaz zamanlar geçirdiler.
Şiddet, öfke, kin, nefret menüsünden beslenenlerin spor dünyasında yeri olmamalıdır.
Kıbrıs Barış harekâtı zamanında babasının vücudunda küçük bir hücre dahi olmayan kişiler, içlerindeki düşmanlık duygularını her fırsatta ortaya koyuyorlar.
Sormuyorlar kendilerine “Yahu bu Yunan-Türk düşmanlığı nereden çıktı?” diye
Araştırmıyorlar, soruşturmuyorlar, öğrenmek istemiyorlar. Onların beyinlerine serpilen tohumları atanlara fikir üretip “bi durun” demiyorlar. Atalarının izlerini takip ediyorlar.
Avrupa basketbolunun önde giden takımlarından son şampiyon Panathinaikos’un taraftarları, bebek katili İsrail’in takımı Maccabi ile oynadıkları hazırlık maçında 'Türklerden Kanlı Kıbrıs İşgali' pankartı açtılar!
Oysa açmaları gereken pankart “Filistin’e özgürlük!” olmalıydı.
Ama yemezler.
Açmak isteseler bile açamazdılar, açtırmazlardı.
Panathinaikos’u zirveye taşıyan Coach bizden biri, yani bir Türk evladı, iki de basketbolcumuz var.
Anında tepkisini koydu.
Ergin Ataman pankart açılır açılmaz, sahaya girdi ve hakemlere, ‘Beni oyundan atın’ deyip sahadan ayrıldı.
“Tepki öyle konmaz böyle konur” dedi.
Hem de Yunanın yuvasının tam göbeğinde.
Bundan sonrasını varsın şimdi Yunanlılar düşünsün.
Ergin Ataman ve sporculardan Cedi Osman ile Ömer Yurtseven bu eylemin altında sadece sahayı terk etmekle kalmaz gereğini yaparlar diye düşünüyorum.
Düşmana hizmet etmenin alemi yok!