Bir varmış iki yokmuş!
Evvel zaman içinde, gerçeklerin dışında…
Çirkin mi çirkin ama yüreği çok güzel bir genç varmış.
Bu genç fakir mi fakirmiş ama onurlu mu onurlu, gururlu mu gururluymuş.
Zayıf görünümlü de olsa gücü kuvveti yerindeymiş.
Sessiz mi sessiz ama kendini ezmeye kalkışana karşı kaplan!
Sözünü yalanlamaya kalkana karşı canavar olurmuş!
Gözünü budaktan sakınmaz, emeğinin karşılığını kimseye yedirmezmiş.
***
Bu ülkenin aksi mi aksi, sinsi mi sinsi, oyun oynamaya meraklı bir kralı varmış.
Bu kral penceren yaptığı şakalara halkın tepkisini ölçmek için seyre dalarmış.
Yine bir gün şatosunun yolu üzerine koooskoccaman bir kaya parçası koymuş.
Sonra seyre koyulmuş. Bakalım ne olacak acep diye?
Gelen ahali kayanın yanında kıvrılmış, geçmiş…
Gelen askerler kenarından kaykılmış, gitmiş…
Memurlar, esnaflar, köylüler, misafir gelenler, işi icabı gidenler kim varsa kayanın yol ortasında bön bön durmasına aldırmadan, kıllarını kıpırdatmadan, istiflerini bozmadan yanı başından geçip, gitmiş.
Gitmişler ama yol ortasına koyulan kayayı kaldırtmadığı için hepsi krala sövüp, saymış. Birbirlerine şikayet etmiş, bu olaya kayıtsız kaldığı için kralı eleştirmiş.
***
Akşamüstü şatoya doğru gelen bizim genç yol üzerindeki koca kayayı görünce huylanmış.
Bu göze hoş gelmeyen durumdan gıcık kapmış.
Ellerine tükürüp başlamış kayayı itmeye.
Kan ter içinde…
Ikına tıkına bin güç bela ile kayayı yolun kenarına yuvarlamış.
O da ne?
Kayanın altında bir kese ve kesenin içinde bir not:
“Bu kesedeki altınlar, bu kayayı yoldan kaldıran kişinindir.”
***
Bizim bu hikayeden alacağımız ders de şekillenir.
Engeller, toplumdaki yaşam koşullarımızı daha da iyileştirecek bir fırsattır aslında…
Şikayetler, kaygılar, korkular, umutsuzluklar, belirsizlikler ve tasaların çözümü; kayanın etrafından dolanıldığı gibi dolanarak çözümlenmez.
Mezarlıktan geçerken ıslık çalmanın korkuyu yenmeye faydası olmadığı gibi…
Kırılan gönlü hiçbir ilahi yapışkanın yapıştıramayacağı gerçeği gibi…
Azrail’e “Bugün gelme, müsait değilim” denemeyeceği gibi…
Sözün özü;
Fakir ve azimli gencin inancına…
Zayıf ama yürekli gencin kalbine…
Çirkin ama yüreği tertemiz gencin varlığına…
Sessiz ama hakkını arayan gencin düşüncesine ihtiyacı var bu ülkenin…
Varlığımız, paramız, malımız, mülkümüz, geçmişimiz-geleceğimiz değil…
İnancımız, doğru bildiklerimiz, azim ve mücadelemizdir bizi kaostan çıkaracak olan…
Ne olursak, kim olursak, nerede olursak değil, ne olduğumuzdur bizi yarına taşıyacak.
***
Bu ülkenin hikayedeki gence benzeyen insanlara, gençlere ihtiyacı var.
Bana ne diyen, amannnn sende diyenlere değil!
Elini taşın altına koyan insanlara ihtiyacı var.
“Var mı öyle insanlar?” dediğinizi duyar gibiyim…
Var…
Var…
Merak etmeyin var.
Belki yanı başınızda, belki komşunuz, belki arkadaşınız, belki bilmediğiniz bir beldede yaşayan fakir, onurlu, gururlu, hakkını arayan, yalana karşı savaşan, hakikate ulaşan bir çirkin yada kalbi dünya güzeli bir genç…
Hikaye de bu işte…
Bir varmış, iki yokmuş…
Tebrik ederim Selman, çok güzel olmuş.