Dünyaya herkes belli bir zaman diliminde gelir, zamanı gelince göçer gider.
Ama bizim gibi 60’lar kuşağındaysanız…
Çok özel zaman çocuklarısınız demektir.
60’larda doğmak, değişik bir duygudur.
Bir geçiş, bir çağ değişimi çocuğusunuzdur siz…
Zıbına sarılan, beşikte sallanan, ana sütü ile beslenen, yetmezse pirinç unu-nişasta ile doyurulan...
Ayağına naylon patik ayakkabı geçirip oyuna koşturan…
Çamurda siyah çizme…
Yazın şipidik tokyo terlik…
Bir elinde ekmek arası domates peynir, bir elinde gaymaklı dondurma…
Üstte siyah önlük, altta çamurlu İspanyol paçalı pantolon…
Apartman topuklu ayakkabılar…
Yeri gelip de kuyruğa girmişliğimiz bile var.
Gazyağı, zeytinyağı, sigara, tüp uzayıp gider.
Beyaz tebeşir, kara tahta, teneffüs arası simit ve gazoz…
Anarşi, kavga, silah, çatışma, 12 Eylül görmüşlüğümüz var bizim…
12 Mart ve diğerleri cabası…
Sinemadan siyah beyaz TV’ye geçiş…
Abaküs de gördük, Facıt marka kollu hesap makinesi de gördük, şip şak fotoğrafçı da gördük, polaroid makine de gördük, dijital hesap makinesi de gördük, küçücük ilkel elektronik cihazları da gördük, ilk gelişmemiş bilgisayarları da gördük…
Son sistem araçları, arabaları, dijital harikaları pek çok teknoloji yeniliğini de gördük biz.
Gördük Allah gördük…
Biz bir değişim kuşağındaydık.
Biz bu oyunun 1. perdesinin sonunu, 2. perdenin başını da gördük.
Daha ne kadar perde görürüz bilemem. Onu, Allah bilir.
Ama bizim nesil, bizim kuşak çok değişimlere şahit oldu.
Çok accaaayip bir nesildir bizim nesil…
İnönü’yü, Ecevit’i, Demirel’i, Türkeş’i, Erbakan’ı görmüş bir nesildir bizimkisi...
Sunalp’ı, Evren’i, Özal’ı, Akbulut’u, M.Yılmaz’ı yaşamış bir nesildir bizimkisi…
Bunların çoğuna kızar ederdik ama son zamanlarda kızmamaya başladım. Eskiler daha mı iyiydi ne?
Yenileri gördük, yaşadık, anladık, özümsedik, sevdik, nefret ettik, şaşırdık, kızdık, köpürdük, inandık, velhasıl yine de o eskileri aradık; onları yad ettik.
Bugün yaşadığımız ülkenin pek çok şeyini kızdığımız o insanlarla kazandığımızı anladım.
HİÇ OLMASA KAZANDIRMIŞLAR, SATMAMIŞLAR.
Ne kadar da yeni olsa, ne kadar da farklı olsa, ne kadar cazibesi olsa biz 60’ların, 70’lerin, 80’lerin havasından vaz geçemedik.
Hala o yılların şarkılarını türkülerini dinliyorum.
Hala o yıllardan miras kalan resimleri beğeniyorum.
Hala o eski odun sobasının üstünde demlenen çaydan zevk alıyorum.
Ve hala hamburger yerine anamım o köfte-patatesine bayılıyorum.
Bilgisayar hayatıma girmiş, evde kat kaloriferi olmuş. Markette her şey bulunurmuş. Bir telefonla sipariş gelirmiş. Her şey bir tık uzağımdaymış.
Geç bunları diyorum bazen.
Bizim nesil zor yılların çocuklarıydı.
Çifte su verilmiş kılıç gibidir bizim kuşağımız…
Dayanır, sabreder, bekler, kanaatkardır…
Yokluk görmüştür, bolluk da…
Çokluk da görmüştür, azlık da…
Varlık da görmüştür, yoksulluk da...
Şimdiki nesle bakıyorum da…
Bizim yerimizde olsalar hep ah vah çekerler, şikayet ederler.
İnanıyorum yapamazlar…
3 gün dayanamazlar.
Bizim nesil değişik bir nesil, acayip bir kuşak…
Yeniler mi?
Bel kuşağı! ( Şaka şaka… ‘Z’ kuşağı diyorlar onlara, bilahare anlatacağım.)
Kalın sağlıcakla.