Cumhuriyetin ilk yıllarıyla memlekette büyük bir hamle başlamış…
İlk hedef yurdu demir ağlarla örmek olmuş…
Makine Kimya Endüstrisi (MKE), Şeker Fabrikaları, Şişe Cam, Demir Çelik, Dokuma Fabrikaları, Kağıt Selüloz Tesisleri, Çimento Sanayi Tesisleri başta olmak üzere kıt imkanlarla kurulan işletmeler…
Osmanlı’nın borçlarını yiğitlikle karşılayıp ödeyen bir ülkenin kalkınma hamlesi ve bunun mimarı olan M. Kemal ATATÜRK’ün devletçilik anlayışı gereğince; önce devlet bu ve benzeri yatırım-hizmet odaklı her işin öncülüğünü gerçekleştirmiştir.
Tüm bu hamlelerin düzgün ve isabetli çalışmalarını sürdürmelerini sağlamak amacıyla, altyapısını da hazırlamışlar ve de iktisadi eğitim etkinlikleri, kongreler, kalkınma ajansları, bankalar, ofisler ve ihtisas kurumları (Sümerbank, Etibank, Kombineler, Kooperatifler vs. birçok kamu kurumları) hayata geçirilmiştir.
***
Devlet vatandaşına daha iyi hizmet vermek, sorunları daha çabuk çözümlemek, verimliliği arttırmak, olası tehlikeli durumlara maruz kalındığında krizi yönetmek amacıyla birçok kurumu genç cumhuriyetle birlikte kurmuştur.
80’li yılların ortasından itibaren teker teker yok edilmeye başlanan, günümüze kadar da kapatılmaları devam etmiş olan bu birçok kurum, kapılarına kilit vurulana dek insanlarımıza hizmet etmişti.
Hangi kurumlar vardı?
Hatırlayabildiniz mi?
Topraksu, Et ve Balık Kurumu, Tekel, Zirai Donatım, Şeker Kurumu, Zirai Karantina…
Ben tarım alanında aklıma ilk gelenleri saydım.
Hele bir de diğer kurumlara bir göz atalım:
Paşabahçe Cam Sanayi, Demir Çelik Fabrikaları, ASELSAN Hisseleri, HAVELSAN Hisseleri, Eti Holding, PETKİM, TÜPRAŞ, Çimento Fabrikaları, Türkiye Gübre Sanayi A.Ş., Sümer Holding, Mensucat Fabrikaları, Beykoz Deri Kundura, OYAKBANK, T. Sınai Kalkınma Bankası, Yapı Kredi Bankası, SEKA, Sabiha Gökçen Havaalanı, Türk Telekom, AyCell, sigorta şirketleri, oteller, doğal gaz dağıtım şirketleri, enerji santralleri, elektrik dağıtım şirketleri, tersane-liman ve gemiler, TDİ işletmeleri, SSK eczaneleri (tasfiye edildi), köy hizmetleri (tasfiye edildi) ve daha yüzlerce kurum ve işletme…
Hangisini yazayım…
Hangisini söyleyeyim…
Ne sayfa yeter ne de zaman…
Bu kurumların kapatılması mıydı çözüm?
Yoksa çağın şartlarına, bilime ve akademik çalışmalara paralel olarak yenilenmeleri-güncellenmeleri-güçlendirilmeleri miydi çözüm?
Tabii ki 2. söylenen dediğinizi duyar gibiyim!
Yok olmaları mıydı çözüm?
Yok edilmeleri miydi işin kolayı?
Yok pahasına elden çıkmaları mıydı kaderleri?
***
Devlet ayakkabı yapmaz, gömlek dikmez…
Devlet et, süt, şeker satmaz diyerek başlayan furya ile kapitalist kafa cumhuriyetimizin, en karlı ve verimli kuruluşlarını haraç mezat sattı.
Bu işletmelerin, bu hizmet sektörlerinin en güzel ve rant dolu arazilerinin kaymağını, birilerinin kadayıfının üzerine koydular.
“Devletin ne işi var bu işlerle!” söylemiyle malı götürdüler, kendileri yiyemese de başkalarına altın tepside sundular.
İşte bu günler için kurulmuştu o satılanlar…
İşte bu sıkıntılı anlarda kurtarıcı olmak maksadıyla oluşturulmuştu o elden çıkarılan kurumlar…
Açlık tehlikesine karşın buğday tohumu, üşüyünce kömür tanesi, paraya sıkışınca nakit ihtiyacı, hastalık salgın anında şifa, savaş anında kurtarıcı, örtünmek için çul, ayağını taştan sakınmak için pabucun olsun diye kurulmuştu o kurumlar…
Bilemedik, değerini anlayamadık, sermayeye ve paragözlülüğe yedirdik caaanım cumhuriyet kurumlarımızı...
Kimin günahı varsa boynuna!
Kimin bu kirli işlerde parmağı varsa kırıla!
Kimin çıkarı varsa cehennemde hesap vere!
***
Ufacık bir üretimi yapamıyorsak, dışarıdan ithal etme can simidine sarılıyorsak, tedarik için elin yedi kat yabancısının gözüne bakıyorsak vay geldi halimize…
Gözümüz hep yukarılarda ama gerçekler ayakucumuza uzanmış yatıyor.
Çok acil ve gerekli bir malzemede dahi dışa bağımlılık hastalığımıza çare bulamıyoruz.
Şu ülkenin kapatılan bir kurumu da; aşı üretebilecek olan Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü diye adlandırdığımız sağlık kurumu idi. Maalesef 10 yıl önce kapatıldı.
Bugün kapatmanın ezikliğini, yanlışlığın boyutunu ve çaresizliğimizi daha iyi anlıyoruz.
Bugün aşı için Çin’in eline bakıyoruz.
Olmadı başka yerlerden umar bekliyoruz.
Bu bize yakışıyor mu?
Geleceğimiz nokta bu muydu?
Hani kendi kendimize yetecektik?
Kimsenin eline bakmayacaktık?
Kendi yağımızla kavrulacaktık?
Sanırım silkelenip kendimize gelmenin zamanı geldi de geçiyor.
Bu ülkenin kapatılan birçok kurumunun durumu acilen gözden geçirilmelidir.
Yanlışın neresinden dönersek dönelim hem de acilen dönelim.
Onun bunun-şu ülkenin bu ülkenin gözünün içine bakmayalım.
Kendi çocuğumuza, kendi halkımıza, kendi topraklarımıza güvenerek Çin’in Japon’un, onun-bunun insafına kalmayalım yeter!
Kalın sağlıcakla…
Hepsi gerçek ağzına kalemine sağlık güzel anlatmışsın
Çok güzel ve gerçek anlatımlar. Ülke tamtakır. Koca bakır olmuş. Yedek diye bir şey vardır, birgün olur ,çok elzemdir. Meydana çıkar iş görür. Hatta hayat kurtarır Hatta bir mahalleyi, bir ülkeyi kurtarır. Hani bu ülkenin yedekleri hani garanti,yaşamlar. Rahmetli ninemin bile ceyiz sandığında kefen parası, ıskatı vardı. Ülke tamtakır.