Kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet…
Türk ulusunun yapısına en uygun yönetim olan Cumhuriyet…
Özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın, ulusal egemenliğimizin ve vatan olmamızın mimarı, halkımızın çağdaş yaşam erişimindeki araç, Türkiye Devleti’nin temel taşındaki betonu teşkil eden Cumhuriyet’ten konuşacağız bugün...
Atamızın armağanı, halkın kendi iradesinin beyanını yansıtan idarenin, monarşinin, oligarşinin, faşizmin, emperyalizmin ve gericiliğin mücadelesinde sönmez ışığımız olan Cumhuriyet’ten bahsedeceğiz bugün…
***
28 Ekim 1923 günü Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen ve tarihe geçen ifadesinde M. Kemal Atatürk, “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dediğinde aslında bir ulusun kaderinin çizildiği zorlu virajlardan biri daha dönülüyordu.
Ertesi gün, yani 29 Ekim 1923 günü gerçekleştirilen meclis oturumunda Mustafa Kemal'in hazırladığı anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle Türkiye Devleti'nin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlenmişti.
Ne oldu?
Ne değişti?
Neden yapıldı?
Niçin böyle bir karar alındı?
Merak etmiyor musunuz?
Adamın elinde ne güzel fırsat vardı.
İstese istediğini yapardı.
Dediğim dedik çaldığım düdük dese kim ne diyebilirdi?
Kim ve nasıl engel olabilirdi?
Hadi düşünün bakalım!
Ama ‘O’ öyle düşünmedi…
Zaten istese de düşünemezdi.
Eline geçen kuvveti ve iradeyi şahsi emellerine alet edecek bir karakterden yoksundu çünkü…
“Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır. Türkiye Devletinin hükûmet şekli Cumhuriyettir” diyebilen bir şahsiyetti Atatürk…
Kendinin milim çıkarından ziyade, bağımsızlığını kazandırdığı ülkeye minnet borcunu ödemeye kararlı, halkını çağdaş ülkeler liginin üst seviyelerine taşımaya inanmış bir liderdi Atatürk…
İstese padişahlığını ilan edebilecekken, “En büyük eserim Cumhuriyettir” diyebilen kadirşinas, muhteris olmayan, vatan aşkını en derin yaşayan, Türk milletinin kaderini tayin eden adamdır Atatürk…
***
Atatürk, bir gün Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk topluluğu etrafını çevirmişti. Kalabalık içerisinden bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. Kadın, Atatürk’ün yolunu keserek titrek ve cılız bir sesle: “Beni tanıdın mı oğul?” dedi. “Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat Müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış... Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.”
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle: “Oğlunu almadılar mı?” dedi. “Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş... Çok iyi yapmışlar... İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak!”
Kadın kalabalığın içinde kaybolurken, Atatürk sert ve keskin bir şekilde mırıldanıyordu: “İşte Cumhuriyet’ten beklediğimiz sonuç” diyordu.
***
Cumhuriyetin ilanıyla yalnızca yönetim biçimimiz belirlenmedi.
Cumhuriyetin ilanıyla yalnızca devrimlerin biri daha şekillenmedi.
Cumhuriyetin ilanıyla yalnızca padişah sülalesine bağlılık sonlanmadı.
Cumhuriyet ile bir milletin kaderi değişti, geleceği değişti, halkın kendi yaşamı ve ülke yarınları garanti altına alındı, makus talihin zincirleri çatır-çatır kırıldı, prangalar parçalandı, boyunduruklar yok edildi.
Cumhuriyet ile parlementer sistemin inşası doğrultusunda; yasama-yürütme ve yargının muhteşem 3’lü kombinasyonunun hayata geçmesi sağlandı.
Kadının seçme-seçilme hakkı, tüm yurttaşların eşit öğrenim hakkı, halkın seçtiği temsilcilerin kanun yapma yetkisi, insana insan olduğunu hatırlatan haklar ve devrimler hep Cumhuriyetin eseridir, hep Cumhuriyet anlayışının neticesidir.
İşte o yüzden söylüyor bu cümleyi Atatürk; “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir”
Diyor ki Atatürk: Cumhuriyet; herkesin eşit, hiçbir kişi, zümre ya da sınıfın hiçbir ayrıcalığa sahip olmadığı, sınıf çatışması yerine sınıfların işbirliğinin var olduğu ve yurttaşlarının aynı ülkü için birleştiği, demokratik ve en iyi yönetim şeklidir.
Ve diyor ki Atatürk: Size büyük bir hazine, büyük bir armağan, büyük bir emanet bıraktım…
Emanetime sahip çıkın, ona gözünüz gibi bakın, onu pamuklara sarmalayıp koruyun, ona çocuğunuz gibi davranın, değerini bilin, kaybetmeyin, canınız pahasına muhafaza edin!
Kimsesizlerin kimsesine sahip çıkmak yurttaşlık görevidir.
Kimsesizlerin güvencesi Cumhuriyet ve onun değerleri kutsaldır.
Ata’mızın en önemli mirasıdır.
Cumhuriyeti korunmak her Türk çocuğunun, gencinin, bireyinin birinci vazifesidir!
Yaşasın Cumhuriyet…
Yaşasın Türk milleti…
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
Cumhuriyetin 98. yılı kutlu olsun.