Fransız ihtilalinin unutulmaz sözüdür: “Ekmek bulamazsanız pasta yiyin!”
1879 Fransız Devrimi esnasında Karaliçe Marie Antounette’nin yiyecek bulamayan halkın taleplerine istinaden “Madem ekmek bulamıyorlar. Öyleyse onlar da pasta yesinler!” diye söylediği rivayet edilen söz; alaycılık, küçümseme, olaya yanlış açıdan bakma ve bilinçsizce söylenmiş sözlerin atası olarak kabul edilir.
Hani tabiri caizse, olaya “Fransız” kalmanın bir başka versiyonu olmuştur bu söz.
Bilmemezlik, tanımamazlık, vahameti anlayamamazlık ile denkleştirilmiştir bu söz.
Daha da kötüsü pot kırmanın, dangalak söylemlerin ve dünyadan bihaber olmanın bildirgesi olmuştur bu söz.
***
Acı gerçek ise gün gelecek ve bir numaralı yiyeceğimiz olan ekmekte yaşayacağımız kötü senaryoların bizi sarmallaması ve etkilemesi hususudur.
‘Tarım ülkesi olan memleketimizin bir numaralı gıdası nedir?’ diye sorsalar büyük çoğunluk ‘ekmek’ cevabını verir.
Yalan mı?
Azığımız da katığımız da soframızın baş tacı da en kral masadan, en fukaranın öğününe girebilen tek nimettir; ekmek.
Ne der ünlü bir Türk atasözü: “Ekmeksiz karın doymaz.”
Yurdum insanı öyle sadece löp-löp etle, tavukla, butla, balıkla, sadece bakliyatla ya da sebze yemeğini tek başına yiyip beslenmez.
Ekmeğini koparır, tabaktakine bandırır, ondan sonra mideye indirir.
Ancak karnı doyar memleketimin insanının. Ekmeğin muhteşem sofra arkadaşlığı ile…
Ekmek; yaşamın hava, su kadar vazgeçilmezidir bizim için…
***
Başta iklim değişikliği ve kuraklık olmak üzere tahıl üretimindeki darboğazlar her geçen gün etkisini arttırarak devam ediyor.
Artan nüfus, düşen rekolte, hastalık ve zararlılar ile beraber tahıl üretimini etkileyen girdiler (tohum, gübre, mazot, ilaç, sulama ekipmanları, ekim-hasat makinaları vs…) her gün artış üstüne artış gösterirken; üstüne üstlük tarımdan uzaklaşan çiftçiler ile tarımın hiçbir kademesinde olmadığı gibi buğday ve diğer tahıl ürünleri için de üretim planlaması olmayan ülkem için sonuçta yetersiz kalan tahıl ihtiyacı bizi; Rusya’nın, Ukrayna’nın, Kazakistan’ın, Güney Amerika ülkelerinin eline muhtaç etmektedir.
Yani anlayacağınız ele muhtaç kalıp, çatır çatır dövizlerimiz, elin gavuruna tıkır tıkır verilmiş olmaktadır.
Tahıldan elde edilen samanı bile ithal ettiğimize göre, buğdayı-arpayı-mısırı ithal etmemiz garip karşılanmamalı değil mi?
Kuru ot yoksa hayvanlar aç. Sonuçta hayvani gıda yok.
Un yoksa insanımız hepten aç. Sonuçta eti-sütü bırak, ekmekte yok.
Kaptınız değil mi şimdi ilahi denklemi? Nasıl basit ama çok ilginç değil mi?
***
Pandemi şartları ile zaten bunalmış olan toplumda, bir de yetersiz gıda ve temel besin kaynaklarındaki zorlukları bu toplum kaldıramaz.
Hele de kuraklık tehdidinin her geçen gün etkisini arttıracağı bizim gibi ülkelerde halkın temel besin kaynaklarına erişim ve kıtlığında başımıza geleceği varın siz hesap edin.
Bu tablo karşısında rahat olunmaz.
Bu senaryolara karşı eylemsizlik olmaz.
Bu gibi durumlarda vaziyet ciddi olarak kabullenmeyip, tedbir alınmayıp, aman sendecilik yapılarak bir de ‘Ekmek bulamayan pasta yesin’ gibi boş vermişlik eksenli ve alaycı ağızla bir yaklaşımda bulunulursa, işte o zaman; “Yandı gülüm keten helva.”
Dünyada olduğu kadar ülkemizdeki en önemli ürün olan başta buğday olmak üzere azalan tahıl üretimi, başımızı ağrıtacak gibi gözüküyor.
Ülkemizin ihtiyacı olan tahıl miktarı belli. Bu yıl takriben 19 milyon ton buğday ihtiyacımız var.
Tüketimimiz bu rakamdan fazla; yani ne demek oluyor. Dışarıdan ithal edeceğiz demek oluyor.
Ahanda size kötü senaryo!
Adamlar ambargo uyguladı diyelim.
Yani paran var ama sana tahıl satmıyor.
Ne edeceğiz şimdi?
Demek ki aç kaldın!
Demek ki açıkta kaldın!
Bırak hayvanının işkembesini doyurmayı, samanı alacağın bitkiyi elde edemeyeceğin gibi, tohumluk ekilecek tahılın yok.
Ne yapacağız şimdi?
Bu işler şansa bırakılmayacak işlerdir.
Bu işler savsaklanacak konular değildir.
Bu işler adamı şişler.
Öncelikle buğday ve diğer tahıl ürünleri için (arpa, yulaf, çavdar, darı, mısır ve çeltik) kuraklık eylem planı kapsamında tedbir almak gerekli olup ivedilikle azalan ve işlenmeyen ekim alanları tarım sistemine dahil edilerek, tarımsal desteklemeler ve girdi maliyetlerinin sübvanse edilmesi ile acil çalışmaların yapılaması kaçınılmazdır.
Kulaktan girip, laf kalabalığında kaybolan sözcüklere değil.
İcraata, çalışmaya, planlamaya, gayrete, üretmeye ve halka tedarik etmeye ihtiyacımız var şu an bizim.
Ne kadar az laf o kadar çok iş…
Şimdilik bunu uygulayalım, krizlerle karşılaşmayalım.
Bir ekmek kaldı halkın elinde, onu da kaybetmeyelim.
Yoksa…
Pasta yemek zorunda kalırsınız haaaaa!