Toplum gerilmiş, toplum işsizlikten şikayetçi…
Ekmek aslanın ağzından bağırsaklarına doğru yol alıyor!
Rakamlarla örtüşmeyen, gerçeklere sığmayan bir genç işsiz ordusu var.
Hepsi ana baba eline bakıyor.
Umut; ekmek arasına sıkışmış iki adet zeytin tanesi kadar zayıf ve cılız.
Karanlık ve belirsizlik dehlizlerinde avare avare dolaşıyor.
***
Eskiden iş bulamayan, iş sahibi olmayan, atanamayan, mesleğine başlayamayan insanlar için bir tabir kullanırdık.
“Ne iş yapıyorsun?” dediğimizde, aylak kişi cevap verirdi:
“Kaldırım mühendisiyim.”
Yani işletmeci de olsa, öğretmen de olsa, sağlıkçı da olsa, mühendis de olsa işe yerleşmeyen kişi gezginliğini ve boşta olduğunu kaldırımları arşınlarken aldığı ilhamla “kaldırım mühendisliği” gibi muzip ve zekice bir cevapla süslerdi.
Zamanla Samsun ve ilçelerinde yolda yürürken gerçekten kendi kendime şu soruyu sordum:
“Yahu bu kaldırımlarımızın hali ne? Hadi asfalt yolları anladık. Yama ile sathi kaplamalarla işi çözüyorlar da bu kaldırımlar da neyin nesi?”
Sahi Samsun’da son 20 yılda yürüdüğümüz kaldırımların ne kadar sık yapıldığını, yapıldıktan bir yıl geçmeden döküldüğünü, aynı kaldırımın yapısının ne kadar değiştiğini hiç fark ettiniz mi?
Ya da yapılan kaldırımdaki plakaların yani karo dediğimiz parça elemanlarının hiç sabit durduğunu, deforme olmadan uzun süre üzerinde yürüdüğümüzü hatırlıyor musunuz?
Kış günü yağışlı havalarda yapısı bozulan taşların arasından ‘cırt’ diye fışkıran suyun pantolonunuzun paçasına veya ayakkabınıza lekeli desenler çizdiğini fark etmediniz mi?
Valla ben çok yaşadım.
Ve her seferinde isyan ettim: “Bir kaldırımı bile yapamıyoruz. Bizim hangi işimiz doğru olacak?”
***
Söylendim söylendim ama bir inşaat mühendisi dostum söyleyince ayındım!
“Müteahhit iki işten güzel kazanır. Biliyorsun birisi malzeme, taş, kaya, hafriyat vs.. taşıma işi. diğeri de bu kaldırım işi” dedi.
Nasıl deyince anlattı…
Yapılan kaldırım beğenilmez, kusur bulunur, bin bahane üretilir, altyapısı iyi hazırlanmaz, kum az konulur, düzgün yerleştirilmez, iyi bağlantı yapılmaz, beton takviyesi uygulanmaz gibi uzayıp gidiyor.
Gerçekten de doğru ve mantıklı idi iddialar…
Yapılacak, bozulacak, yeniden yapılacak, yeniden bozulacak, yeniden yeniden yeniden…
Aynı kör çember defalarca dönülecek.
Ama çakıl taşı ile yapılmıyor bu işler. Bol oksijen ile de ödeme yapılmıyor.
Harcamalar dolaylı da olsa senden, benden, ondan, bundan çıkacak.
Yani bizden çıkacak! Tıkır tıkır bizden alınacak bu paralar…
***
Basit diye düşündüğümüz bir kaldırım bile ülke gerçekleri hakkında bize fikir verebiliyor.
Basit bir iş dediğimiz kaldırım yapımı bile bu ülkenin öz kaynakları ve harcamalarının çar-çur edilmemesi açısından bize ışık tutuyor.
Bir kaldırımı bile güzelce yapmayı beceremiyor muyuz?
Ya da kaldırımlarla kimleri kalkındırıyoruz?
Ülkedeki kaldırımda yaşadığımız basit gibi gözüken zincirleme olaylar bütünü, bize bunu söylüyor: Dalga geçtiğimiz meslek gibi adlandırdığımız kaldırım mühendisliğine gerçekten ihtiyaç var!
Şakayla karışık icat ettiğimiz “kaldırım mühendisliği” yarın-bugün bir meslek dalı olarak karşımıza çıkarsa şaşmayın.
Şakayla karışık ben ciddi olarak buna da ihtiyacımız olduğunu düşünmeye başladım.
Ne dersiniz?
Olur mu olur!
Kalın sağlıcakla…