Çalışan, üreten, emek veren kesim kırsalın gerçek kahramanı olanlar, yani köylü olmasa ne ederdik?
Yağımız, yumurtamız, sütümüz, unumuz, tavuğumuz olmasa ne halt yerdik?
Pırasamız, marulumuz, elmamız, lahanamız, biberimiz olmasa ne ile karın doyururduk?
Ne ile ve nasıl hayatta kalırdık?
Hiç düşündünüz mü?
Bence düşünün ve o insanlar için yani köylüye olan minnet duygularınızı bir kez daha gözden geçiriniz.
Bu ülkenin temel taşıdır köylü…
Bu toplumun yaşaması için enerji kaynağı olan yakıttır.
Bu memleketin kaderini çizen insan topluluğudur köylü…
***
1913 yılında Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyle yaşadığı fikir ayrılıkları sebebiyle, Enver Paşa tarafından Sofya’ya askeri ataşe olarak gönderilir.
Bulgaristan henüz 5 yıllık bir ülkedir.
Bir pastane vardır Sofya’da. Diplomatik erkan genel olarak o pastanede kahvaltı yapmaktadır. Atatürk de orada yapar kahvaltısını.
Bir sabah bir köylü girer pastaneye.
Bohçası vardır yanında, bırakır bir masanın yanına, oturur.
Bir garson gelir, köylü süt ve kek ister.
Garson ise köylünün pastaneden ayrılmasını ister.
İtiraz eder köylü.
Birkaç garson daha gelip tekrarlarlar dışarı çıkmasını…
Köylü öfkelenir ve bağırmaya başlar.
“Senin sattığın sütü ben üretiyorum. Senin sattığın pasta, börek, çöreğin ununu ben üretiyorum. Peynirini, yoğurdunu ben üretip veriyorum. Pastaneye koyduğun meyveyi ben üretiyorum ve sen benim ürettiklerimi bana vermiyorsun öyle mi? Hayır çıkmıyorum ve kahvaltımı burada yapacağım” der.
Herkes suspus olur.
Köylünün istedikleri masasına gelir, kahvaltısını yapar ve bir miktar parayı masaya fırlatarak çıkar ve gider.
Tüm her şeyi izleyen Mustafa Kemal, küçük kareli not defterine şu notu düşer: “Bir gün benim köylüm de bu köylü gibi olursa millet olduk demektir.”
Ve ekler: KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
***
Alıntı yaptığım bu hikayeden de çıkartacağımız ana fikir şudur:
Taaaa Osmanlı’dan beri savaşlara giden, İstiklal harbinde ülkeye hizmet eden, cepheden cepheye koşan da bu ülkenin öz çocuğu çiftçidir, köylüdür…
Üreten de pazara getiren de soframıza sunan da bu ülkenin çocuğu, yani köylüdür.
Çalışan, didinen, uğraşan ama emeğinin tam karşılığını alamayan da maalesef bu ülkenin köylüsüdür…
Sıkıntıda olan, borç batağında didinen, faize kapılmış olan, yerini yurdunu da kaybeden köylü milletin efendisi olmaktan çıkmış, milletin eziyet çekeni olmuştur.
Tarlasını, tapanını, bağını, bahçesini terk etmeye hazır bir köylü var artık karşımızda…
Yerini yurdunu terk eden köylünün yerine Çin’den, Ukrayna’dan, Meksika’dan veya Avustralya’dan köylü-çiftçi getirme şansımız da yok!
O halde köylüyü yerinde tutmak için çalışacağız.
“Taş yerinde ağırdır” atasözünü unutmayacağız. Köylüyü yurdunda tutmak için, üretime devam etmesi için destek, hibe, kredi vs. tüm tedbirleri ivedilikle yapacağız.
Başka çıkış yolu yok. Bunu iyi belleyin.
Ne olacak?
Demek ki adı tarım ile ilişkili olan bir bankanın yaptığı gibi haritada yerini zor bulduğumuz bir adada kurulan şirkete verilen milyonlarca liralık krediyi gerçek sahibine, yani köylüye imkanları nispetinde ve hakkaniyetle sunacağız.
Ne olacak?
Demek ki adı tarımla anılan ancak tarım yerine “Faiz Kooperatifi” diye adlandırılan kurum gibi olmayacağız. İcra takibi yapan kurum değil, tarım ile ilgili işlere önem veren kurum olmasını sağlayacağız.
Ne olacak?
Demek ki Afrika kıtasında nerede olduğunu bilmediğimiz yerlerde arazi kiralayıp maceraya atılmayacağız. Kendi köylümüze düşük faizli, rahat ödeme planlı, ucuz girdi girişi sağlayacağız.
Ne olacak?
Demek ki köylü yoksa millet de yoktur ilkesini beynimize kazıyacağız.
Üretim yoksa toplum da yoktur fikrini aklımızdan çıkarmayacağız.
Köylü yoksa kentli de yok olur gerçeğini kabulleneceğiz.
Köylüye, üretene, çiftçiye siz bir adım gelin, biraz destek verin, gerçekçi yaklaşın:
İşte siz o zaman görün milletin efendisini...
Nasıl üretim olurmuş…
Nasıl kalkınma olurmuş…
Nasıl göç dururmuş…
Nasıl insanca yaşarmışız...
Kölelikten kurtuluş; kendi kendinin sahibi olmak.
Ve hepsinden önemlisi gerçekten de milletin efendisi olmak ne imiş o zaman anlarız.
***
Buyurun şimdi top sizde.
Gol mü, ofsayt mı?
Kararı siz verin!
Kalın sağlıcakla…