Stop artık stop!
Durdurun motoru, durdurun bu gidişi, durdurun bu döngüyü…
Biri durdursun bu çılgın ve uçuruma giden kara yazgıyı…
Durdurun bu hayat pahalılığını, zamları, işkenceyi…
Ne olur durdurun artık gülerek seyrettiğimiz bu trajediyi…
Ne olur durdurun!
***
İki yıl evvelini bırak daha 3 ay evvelki fiyatları kat be kat katlayan bir sarmal kuşattı bizi…
Temel ihtiyaçlar bir yana, insanlar üzerlerine üst-baş giysi alma, gazete-kitap, yeme-içme, sinema-tiyatro, gezi-tatil gibi nefes aldıkları, sosyal hayata dair ne varsa unuttu.
Unutmak ne kelime; mazide kalan bir zamana ait hatıra oldu hepsi...
Geçtiğimiz gün iş yerinden bir arkadaş söyleyince hem üzüldüm ham de kederlendim.
“Eskiden hanım ile ayda 2 kere dışarıda yemek yerdik. Şimdi aylardır bir kere bile oturup bir kafede çay bile içemedik” dedi. Boğazıma dizildi kelimeler, aciziyeti, düşkünleşmemizi, gittikçe artan zorlu şartları iliklerimize kadar hissettim.
Üretemeyen çiftçi, pazara inmeyen ürün, pazarda olsa bile el yakan gıdalar, gıdayı alsan bile elektrik-gaz-su tüketimlerinin dört nala koşan faturaları…
Kabus gibi Allah’ım resmen kabus bu yaşadıklarımız...
Normal geliri olan vatandaş bile sızım sızım sızlarken, asgari ücretli, dar gelirli ve geliri olmayanları düşündükçe ve yeri gelip de gördükçe afakanlar basıyor bizi...
Bu zam sağanağı, bu “fiyat ayarlamaları”, petrol ve türevleri ile elektrik, su ve gaz gibi olmazsa olmazlara gelen bindirimler ürün bazında ve üretim sonucunda misli ile karşımıza çıkıyor.
Benzine zam gelince; taşıma bedeli artışından dolayı domates zam oranından fazla zamlanıyor.
Gaza zam gelince; içtiğimiz çay fiyatı da hem çaydan ve hem de tüpgazdan dolayı 3 misli doğal artışta…
Suya zam gelince; lokantadaki içtiğin çorba bile 2 kat artışa sahne oluyor.
Kaderine boyun eğmiş olarak bekleyen, şaşkın, nereye kadar gideceğini bilemeyen, Allah’a havale halde şu an millet...
Artık ağlamayı, sızlanmayı, şikayeti de bıraktık.
Herkes zam gelmeyince; merak içinde. Acaba bugün niye benzine zam gelmedi?
Acaba suya yeni zam ne olur? Elektrikte yeni fiyat belli oldu mu diye evhamlanıp duruyor.
Vatandaş; deterjan ne kadar, un kaça çıktı, gübre kaç lira oldu, ekmeğe zam var mı, dolmuşa zam geldi mi, et kaça çıktı, süt fiyatı nedir diyerek güne başlıyor.
***
Hikaye bu ya: zamanında ülkenin kralı zam yapınca vezirini tebdil-i kıyafet halkın arasına yollar nabız yoklarmış. “Eeee ne var ne yok?” Vezir: “İnsanlar ağlıyor kralım!” deyince “Tekrar zam yap!” dermiş. Bu iş böyle defalarca sürmüş. En son zamdan sonra Vezir alelacele gelip durumu soran krala: “Çok ilginç kralım. Artık ahali ağlamıyor, şikayet etmiyor, hepsi gülüyorlar, artık zamlara gülüyorlar!” deyince kral emir vermiş: “Artık ağlamıyorlar. Hallerine gülüyorlar haaa! Artık zam-mam yapmayın. Bitti. Durum tehlikeye gidiyor...”
***
Artık stop, artık dayanacak güç kalmadı, gülüyoruz ağlanacak halimize…
Nereye gidiyoruz bilmem ama acayip bir ortama yelken açıyoruz.
Dalgalı, rüzgarlı, dehşet dolu bir deniz önümüzde. Bindik o gemiye hep beraber gidiyoruz. Artık biri çıkıp “Deniz bitti. Stop. Kara gözüktü” dese de kurtulsak bu güle oynaya seyahat ettiğimiz her tarafı su alan gemiden…
Uyansak bu tatlı, gülerek seyrettiğimiz şaşkın rotamızdan...