Zaman makinesi diye bir fantezi var.
İster inanın, ister inanmayın…
Ben şahsen mantıklı olduğunu ve gerçekleşebileceğini ön görmüyorum.
Ama aksini söyleyenlere de saygı duyuyorum. Bilimsel olarak da kanıtlanmasını bekliyorum.
Dünyanın her günü kopyalanıp-saklanmıyor ki…
Gazete gibi, kitap-dergi gibi kalıcı ve yeniden erişilebilir değil ki…
Alıp yeniden müdahale edebilelim; geri getirebilelim, onu yeniden dizayn edebilelim, erişebilelim, seyredelim, yorumlayalım, değiştirebilelim!
Hay keşke olsa!
Şu an böyle bir şeyin mümkün olamadığı daha doğrusu olamayacağı söyleniyor.
Ya olursa?
Ya böyle bir şey gerçekleşirse?
Ya zaman makinesi gibi bir araçla, geçmişe ya da geleceğe gidebilsek?
***
Zaman makinesi diye bir şey bulunursa (!), önce rahmetli büyük babam ve baba annemi o araca oturturdum.
İlk onlara gösterirdim 100 yıllık değişimleri…
Çarşamba-Samsun arasını eskiden at ile geldikleri 6 saatlik yolu, daha sonra eski arabalarla 2 saate, şimdi ise 20 dakikada (radar olmadan) nasıl kat edeceklerini gösterirdim.
Radyodan sonra gördükleri siyah beyaz televizyonlar ve birazcık izledikleri renkli televizyonlardan sonra binlerce kanallık televizyon ve iletişim ağını gösterirdim.
Hac ziyareti için otobüslerle 10 günde gittikleri kutsal topraklara uçarak 3 saatte gitmelerini gösterirdim.
1966’da insanoğlunun aya çıkışını gördüklerini bilirim ama bugün aydan daha uzak gezegenlere de ulaşıldığını anlatmak isterim.
Bakkal yerine Süpermarketleri…
Sabit telefon yerine cep telefonlarını…
PC tabletleri…
Çarşı yerine AVM’leri…
Yama yapılmış elbiseler yerine marka marka giyim tarzlarını…
Derme çatma evler yerine gökdelenleri, villaları, rezidansları…
Yoluna zor giden otomobiller yerine, teknoloji harikası hibrid araçları…
Soba yerine kaloriferi…
Soğuk suyla abdest almak yerine çevirince sıcak su akan musluklu evleri…
Ülkedeki veya dünyadaki bir olaydan 5 gün sonra haber almaları yerine, son dakika ile her şeyi medyadan bir tıkla öğrenebileceklerini…
Hesap makinesini…
Bilgisayarı…
İHA araçlarını…
CD…
Flash bellek…
Uydu alıcısını…
Mikroçipi…
Tomografi cihazını…
PCR test kitini…
Bulabileceğim ne kadar teknolojik harika varsa onu gösterirdim.
Gösterir de gösterirdim.
***
Gösterirdim gösterirdim de göstermesine…
Eminim bana şunu söylerlerdi:
“Sen çabuk bizi bu araca koy, geri yolla!” derlerdi.
Kirlenen, zalimleşen, rantın hüküm olduğu, teknolojiye esir kaldığımız, insanlık değerlerinin zayıfladığı düzen inanın önce onları bozardı.
Şaşırsalar da, hayretler içinde olsalar da gözleri kamaşsa da monlar bu zalim dünyanın yeni halini sindiremezlerdi, kendilerine yakıştıramazlardı, kaybolan insani değerleri anlayamazlardı…
“Eskiden mutluyduk. Az vardı ama muhtaç değildik. Güç olurdu ama geç olurdu, yine de olurdu” derlerdi.
“Biz bu hıza dayanamayız” derlerdi.
“Biz bu yükü kaldıramayız, biz bu çağa ayak uyduramayız. Ne olur bizi geriye mi götürecen nereye bırakacaksan bırak. Biz yine eskisi gibi yavaş, sakin, huzurlu ve mutlu yaşayalım” derlerdi.
***
Pek olasılıklı olmadığını tahmin ettiğim halde yine de varsa bir zaman makinesine hep binmek istemişimdir.
Geçmişten bu güne getireceklerime neler olur diye hayal ettim işte öylesine…
Ya şimdiki zamandan ileriye gitsem neler olur ki acep?
Onu da ilerleyen bir yazımızda hayal ederiz.
Kalın sağlıcakla…