Türk tarihinin önemli mihenk taşlarından birini teşkil eden ve sonraki yüzyıllara örnek olan Türkün denizle imtihanı olarak 11. yüzyılı söyleyebiliriz. Karada düşmanlarına kök söktüren cesur, yiğit, maharetli ve özgürlüğüne düşkün olan Türkler artık 11. yüzyılda yeni bir sahada, denizlerde düşmanlarına korku salıp kök söktürmeye başlamışlardır. Bunun mimarı Atabey ve Derya Beyi olarak nitelendirdiğimiz Çaka Bey’dir. Denizlere ulaşmış nice Türk devleti vardır. Örneğin Büyük Selçuklular Basra Körfezi’ni ele geçirmişler fakat denizlerde bir faaliyet gerçekleştirmemişlerdir. Ayrıca Melihşah Antakya'dan Samandağ'a inip kılıcını üç defa denize batırmış hatta Samandağ kumsalından kum alıp babası Alparslan'ın mezarına getirerek üzerine serpmiştir. Aslında denizlerde bir faaliyette bulunulmamasının sebebi olarak fetihler tamamlanıp doğal sınıra ulaşılmamış olmasıdır. Bu durum Türklerin denizcilikten anlamadığı çaka ile denizciliğin başladığı anlamına gelmez. Çaka Bey sadece Türk denizciliğinin planlı ve teşkilatçı yapılanması olarak ilk mimarı olmuştur. Bu Teşkilatlanma kendinden sonra gelen Türk devletlerinin denizin ne kadar önem arz ettiğini hele ki Anadolu gibi üç tarafı denizle çevrili olan bir coğrafyada donanmanın elzem olduğunu anlamaları için onlara örnek olmuş Türk denizcilerinin piri sayılmıştır. Biz Türklerin denizciliğe Çaka Bey ile değil önceden de bu alanda maharetli olduğunu Çaka Bey İzmir'e geldiğinde donanmasını bir Türk ustaya yaptırdığı fakat ustanın isminin bilinmediği söylenir. Biz bu çalışmamızda Çaka Bey’in, başına gelen ilginç hayat öyküsünden başlayarak siyasi kişiliğine pek değinmeden Türk tarihinde açtığı yeni bir çığırın etkileri ve Türk tarihindeki öneminden bahsedeceğiz. Ne yazık ki kaynaklarımızın sınırlı olması bizi kısıtlamaktadır. Elimizde kahramanımızın çağdaşı olan Anna Kommena'nın yazdığı eser ana kaynağımızı teşkil etmektedir.
Kendinden sonra gelenlere örnek olan ve Türk tarihinde yeni bir çığır açan Çaka Bey’in hayatı hakkında Bizans'a esir düşene kadar pek fazla bilgiye sahip değiliz. İsminin Bizans asilzadeleri tarafından Çahas veya Tazançhas diye telaffuzu aynı zamanda Anna'nın eserinde ondan bahsederken Tzaçhas diye yazması bize kahramanımızın adının Çaka olduğunu gösterir. Sivas ve dolaylarındaki Türkmenler ise onu Çavuldur Çaha diye anarlar. Bu konuda yapılan değişik telaffuzların hepsinin Çaka manasına geldiğine tarihçiler ittifak yapmışlardır.
1071 Malazgirt'le Alparslan Selçuklu komutanlarını Anadolu'yu fethetmekle görevlendirdi. Çaka Bey ise Danişment Bey’in çok sevdiği komutanlardan biriydi. 1078 yılında Bizans’a karşı girişilen fetih hareketlerinde ünlü Bizans Generali olan Kabalika Alekssandır'a esir düşmüş oda Çaka Bey’i imparator Nikeforos Potaniates'e göndermiştir. Bundan sonrası hayatının dönüm noktası olacaktır. Her ne kadar haçlı seferlerinin gölgesinde kalsa da Türk tarihine damga vurduğu kadar 700 yıllık Bizans İmparatorluğu’na da korku ve dehşet salmıştır. İmparator Çaka'ya Protonobilisimus unvanı vermiş ve onu üst düzey mevkilerde görevlendirmiştir. Çaka’nın bu unvan ve yetkileri alması bize üst düzey biri olduğunu ve soylu bir aileden geldiğini kanıtlar. Aslında Çaka’nın esir olarak İstanbul'a gönderilmesinin sebebi budur. Bu durum Çaka’nın Danişment Bey’in mahir komutanlarından biri olduğunu destekler. Çaka, İstanbul'da kaldığı süre zarfında saray hocalarından Latince ders aldığı Homeros'un eserinden okuyup anlayacak kadar Grekçe öğrendiği bilinmektedir. Çaka Bey’in üst düzey yetkilerde olmasa Grekçeyi öğrenme şansı yok denecek kadar az olurdu. Dolayısıyla bu olaylar gösteriyor ki Çaka Bey’e esir muamelesi yapılmamıştır. İstanbul'da kaldığı süre zarfınca Bizans'ın iç ve dış siyasetini iyi tahlil etmiş zayıf ve güçlü yönlerini öğrenmiş hatta İstanbul'u almak isteyen bir devletin donanmasının mutlaka olması gerektiğinin farkına varmıştır. Çaka’nın Bizans'ta unvan alması ve üst düzey yetkilerde görevlendirilmesi yadırganacak bir durum değildir. Çünkü Bizans'ta paralı askerlik yapan Türklerin olduğu hatta Anadolu'da birbirleriyle siyasi çıkarları ters düştüğü için Bizans hizmetine giren Türkmen beylerinin olduğu bilinmektedir. Nihayetinde Çaka’nın İstanbul'daki görevinin son bulması Bizans'ta 1081'de gerçekleşen ihtilal ile olmuştur. Bildiğimiz üzere Bizans'ta yönetimde askerler ve memurlar söz sahibi olmaktaydı. 1081 yılında darbe yapan askerin, imparatorluk tahtına III.Nikeforun yerine asker olan Alexsias Kommenos'u geçirmişlerdir. Alexsias Çaka’ya verilen unvan ve yetkileri elinden almış ve aynı yılın ikinci yarısında da İstanbul'dan ayrılmaya karar veren Çaka, nereye gittiği belli olmayan bir gemiye gizlice binerek yolculuğa çıktığı bu yolculukta iyi Grekçe bildiğinden bu yolculukta fark edilmeden geminin son durağı olan İzmir'e vardığı yazılmaktadır. Aslında bu yolculuğun belirsiz bir şekilde gerçekleşme ihtimali çok düşüktür. Çünkü kahramanımızın çağdaşı olan Anna Kommena eserinde Çaka’nın İzmir'i seçme sebeplerini sıralamıştır. Anna'ya göre balkanlarda Peçenekler, Anadolu'da ise İznik sultanlığı yani Türkiye Selçuklularının egemen olması Batı Anadolu yani İzmir ve çevresinde Türk nüfusunun Tanrıvermiş Beyliği’nden başka olmadığı ve kendi Beyliğini kurup İstanbul'u almak için donanmanın şart olması bu özellikleri de İzmir’in bünyesinde bulundurması Çaka Bey’i buraya yöneltmiştir. Çaka Bey’in İzmir'e gitmeden evli ve bir kız çocuğunun bulunduğunu aynı zamanda yalvaç adında bir kardeşinin varlığından söz edilmektedir. Çaka Bey’in bir ailesinin olması onun ailesini bırakıp gizlice kaçma ihtimalini düşürerek Bizans hizmetinde bulunduğu sürede işgal ettiği mevki göz önüne alınırsa İzmir'e önceden tanışık olduğu birilerinin yanına ya da İstanbul'dan ayrılırken ahbaplık ettiği birilerinin vesilesi ile gelme ihtimali güçlüdür. Çaka o ya da bu sebeple İzmir'e gelmiş ve Tanrıvermiş beyliğinden aldığı yardım ve Anadolu'nun içlerinden topladığı kuvvetlerle İzmir kalesini ele geçirmiştir. Çaka Bey İzmir'i alarak Bizans'a ikinci Malazgirt'i yaşatmıştı. İzmir'in stratejik, ekonomik öneminin yanı sıra dini bir merkez niteliğindeydi. Bizans burayı ele geçirmek için harekete geçti ise de balkanlardan gelen Peçenek tehlikesi ile karşı karıya kalan Bizans Çaka Bey ile yeterince ilgilenememiş Çaka Bey de faaliyetlerini rahatlıkla yürütmüştür.
Devem edecek…