İnsan var olduğu zamandan beri sürekli bir gelişim içerisinde olduğu aşikârdır. İlk zamanlar var olanı olduğu gibi kullandığı söylenen insanoğlu zaman içinde deneme yanılma yöntemi ile temel oluşturduğu birçok yeniliği süreç içerisinde ihtiyacına göre geliştirmeyi başarmıştır. Bu sürçte ilk önce doğada var olanlar ile ihtiyacını karşılama yoluna gitmiştir.
Bu ihtiyacın en başında yerleşik hayat ile beraber gelen tahılların öğütülme ihtiyacı olmuştur. Bu ihtiyaç yine ilk olarak doğadan yaralanarak giderilmeye çalışılacaktır. İnsanların yaşam içerisindeki ihtiyaçlarını gidermek başta olmak üzere birçok gereksinimlerini belirleyen, yaşadığı coğrafyada hâkim olan iklimdir. Var olan iklimin özelliklerinden en üst düzeyde yaralanmayı bilen insan tahıllarını da bulunduğu coğrafyanın hâkim olduğu iklim özelliklerine göre gidermeyi başarmıştır. Fakat süreç içerisinde bazı bölgelerde iklimin özelliklerinin dışına çıkıldığını görülmektedir. İşte bu durum insanın asıl dehasını ortaya koyduğunun bir göstergesidir.
İklim ve Değirmenler
Şimdi bu sıra dışılığın bir örneği olarak güzel ülkemizin güzide şehirlerinden biri olan Karadeniz bölgesindeki Samsun’da görülmektedir. Bahsi gecen tahılların ( arpa, buğday, mısır, darı vb.) öğütülmesinde çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Bunların birçoğu kol ve kas gücünün yanında hayvanların gücünden yararlanarak yapılmışken bir kısmı da bulunulan coğrafyanın ilkim özelliklerinden yararlanılarak karşılanmıştır. Her koşulda iki düzgün taş arasında ezilmesi amaçlanan tahıllar için bitip tükenmeyen ve yorulmayan doğal enerji kaynakları her zaman tercih edilen olmuştur.
Tükenmez doğal enerji olarak Karadeniz bölgesinde her mevsimin yağışlı olması ve arazi yapısından dolayı genellikle kol ve kas gücünün yanında su değirmenleri kullanılmıştır. İnsanlar yetiştirdikleri tahılları (ki genelde Karadeniz iklimine uygun olarak mısır yetiştirilir) iki dağın arasından gürül gürül akan dere ve ırmakların kenarlarına kurulan su değirmenlerinde öğüterek ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Su değirmenleri dereler ve ırmaklar kurumadıkça sürekli bir enerji olarak görülmüş ve kullanılmıştır. Belki yaz aylarındaki sıcaklıklara bağlı olarak zaman zaman ufak tefek aksaklıklar olsa da bu süreç hiçbir zaman sekteye uğramamıştır. Diğer iklim özelliklerinde yel değirmenleri yine doğal enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Fakat yel değirmeni ile su değirmeni arsında en önemli fark rüzgârın esmesinde kesilmeler ve esiş hızında yavaşlamalar yaşandığından öğütme işlemleri kesintiye uğrayabilmekteydi. Ama bu durum su değirmenlerinde yaşanmamaktaydı. İnsanlar genelde suyun bol olduğu zamanlarda bu ihtiyacını giderdiğinden böyle aksaklıklar söz konusu olmamaktadır.
İlk ve Tek
Karadeniz bölgesinde Samsun şehrinde bahsettiğim bu yöntemin yani su değirmeninin tersine ilk kez yel değirmeni kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Şu ana kadar Karadeniz’in taş gövdeli ilk ve tek olduğu söylenen bu yel değirmenin yapılış tarihinde bazı değişiklikler olsa da 1860 yıllarında Samsun’un Tekkeköy ilçesine bağlı Çırakman köyünde yaşayan Rumlar tarafından inşa edilmiştir.
Bu yel değirmeni önemli bir yüksek alana daha iyi rüzgâr alabilmesi için kurulmuştur. Güzel bir manzaraya da ev sahipliği yapan değirmen 2012 yılında Tekkeköy Belediyesi tarafından aslına uygun olarak restore edilerek turizme kazandırılmıştır. Yapının içinde Yel değirmeninin mekanik yapısı ve o dönemi yansıtan ev aletleri bulunmaktadır. Şimdilerde turistlerin ziyaret ettiği bir mekân olmanın yanında nişan ve düğün gibi özel günlerde fotoğraf çekinmek adına önemli bir uğrak noktası konumundadır. Güzel manzarası ve tek olma özelliğinden cezp edici yönü bulunan bu yapının yolunuz düşünce değil güzel bir tarihi gezi gününde ziyarete değer olduğu kanaatindeyim.
Çünkü iklim özelliklerine göre var olan değirmenlerden farklı olarak bir sıra dışılığa ev sahipliği yapması açısından eşsiz bir değer olarak görülmesi gerekmektedir.