Tarih ne için var? Bu soruyu sadece ben değil birçok kişi kendine soruyor diye düşünüyorum. Bu sorunun cevabı insanın içinde bulunduğu duruma göre illaki değişiklik gösterir. Fakat insan yaşadığı dönemi ve geleceğinin planını geçmişe bakarak şekillendirir. Burada sözü edilen geçmiş tarihin ta kendisidir. İnsanoğlu hayatta karşısına çıkan zorluklarda ya da vereceği kararlarda geçmişe bakarak yaşanmış emsal teşkil eden örneklerden faydalanır.
Bu tecrübe edilmiş olandan faydalanıp sonuca en az zararla ulaşmanın akıllıca yoludur. Şimdi diyeceksiniz ki konu ile bunların ne alakası var. Bu gün yaşadığımız dönemde var olan birçok sorundan biri olarak gördüğümüz arz ve talep dengesinde yaşanan düzensizlik. Ben bir ekonomist değilim lakin tecrübelerimden yola çıkarak diyebilirim ki bir şeyden piyasada az var ve ona talep çok olursa o değerliyken piyasada bir şeyden çok varsa ve ona duyulan talepte az ise onun değeri düşük olur. İşte burada eşitlik olmasına rağmen adil bir tutumdan söz etmek mümkün değil. Malumunuz günümüzde aşırı derecede yaşanan artışlara yine tarihimizden yani geçmiş tecrübelerimizden faydalanarak kalıcı çözümler aramamız şarttır.
Tarihin tozlu sayfalarını araladığımızda karşımıza “NARH” denilen çok enteresan bir kelime çıkıyor. Narh mal ve hizmet fiyatlarının devlet tarafından yapılan incelemeler neticesinde belirlenen en üst sınırı ifade etmektedir. Yani üretilen malın ve sunulan hizmetin ana maliyeti ile beraber satılacağı yere varana kadarki dağıtım maliyetini ve kar oranını yapılan araştırmalar ve ince hesaplar ile tespit edip belirlemesidir. Bu narhlar genelde temel gıda maddeleri üzerinde uygulanırdı. Bu sistem özellikle Osmanlı devletinde büyük hassasiyet gösterilerek uygulanmıştır. Devlet önce hangi bölgede hangi ürünlerden ne kadar yetiştirileceğinin araştırmasını yapar.
O bölgenin coğrafi özelliklerine bakarak dünya ve ülke içerisinde yetiştirilecek ürüne duyulan talebe göre düzenlemeler yapar. Daha sonra yetiştirilen ürünlerin ne kadarının nerelere ticaretinin yapılabileceği hususunda gerekli planlamaları yapardı. Böylece arz-talep dengesini önce düzene koymuş olurdu. Daha sonraki aşamada kurduğu denetim mekanizması ile bölgeden bölgeye değişen gerekse mevsimlik oluşturulan Narh sistemini uygulardı. Bu sistemde gözetilen adalet üzere ürün bazlı yapılan bir düzenlemeden de söz etmek mümkündür. Burada her ürünün narhının aynı olmadığını bildiğimiz gibi ürünün kalitesine ve bölgesine göre de bu narh’lar değişiklik göstermektedir. Mesela temel gıda maddesi olan ekmekte narh uygulaması kullanılan unun cinsine göre bile değişmektedir. Burada çeşni (tadıcı) tutularak tespit yapılırdı. Narh uygulanacak ürünlerin hangi tarihlerde ne şekilde uygulanacağı daha önceden hazırlanan ihtisap kanunnamelerinde yer almaktadır. Bununla beraber o yılki ürünün bereketine göre yani ilk ve son hasat zamanlarına da bakılmaktadır.
Narh olağanüstü diye sayılan savaşlar, doğal afetler, kıtlık ve abluka (çeşitli nedenler ile diğer bölgeler ile bağlantısının bulunmaması) gibi durumlarda da değişiklik göstererek düzenlemeler yapılmaktadır. Mesela savaş sırasında ordunun ihtiyacı için vergi karşılığı veya para karşılığında ürünler alındığından piyasada kalan azalan ürünlerin fiyatı da arttığından yeni düzenlemeler yani narh uygulanır. Bunun en çarpıcı örneğini II. Dünya savaşı sırasında ülkemizin aldığı tedbirler arasında gördüğümüz narh uygulamasıyla bilmekteyiz. Burada bahsettiğimiz adalet sadece tüketiciyi korumaya yönelik değildir. Narh koyulacağı zaman yapılan araştırmalarda oluşturulan komisyonlar içerisinde üretici ve aracı diye tabir edilen tacirlerin de temsilcileri bulunmaktadır.
Merkezde Kadı’nın alınan kararlar doğrultusunda uyguladığı narh taşraya bildirilirken taşrada kadı önderliğinde âyan ve eşrafla kararlaştırılan narh bedelleri merkeze bildirilmekteydi. Bu sistem içinde ulaştırıcı diye tabir edilen tüccarlar aldığı ürünü ne kadardan aldığını belgelemek (modern adıyla faturalandırmak) zorundadır. Bu fiyatın üstüne ulaşım maliyeti eklenerek perakende satışı yapacak olanın kar payı da hesaplanmış olur. Bu durum narh bedelinin adilce koyulmasının yolunu açarken kaçakçılık ile de mücadelede kolaylık sağlamaktadır. Kadılar narh belirlerken pazarın nabzını tutan muhtesiplere de danışmaktaydı. Çünkü muhtesiplere bağlı pazarı denetleyen kolağaları en iyi şekilde pazarın denetçiliğini yapan kişilerdir. Ayrıca sadrazamlar da çarşamba günleri çıktıkları denetimlerde halk sağlığı ve fiyatlar üzerinde durduklarından en tepeden en alt sınıfa kadar bir kontrol mekanizmasının oluştuğu görülmektedir. Kadıların narh belirleme konusunda 19. yüzyılın ortalarından sonra yetkileri ellerinden alınmıştır.
Bunu takip eden birkaç yıllık süre zarfında narh sistemi tamamen kaldırılarak serbest piyasa ekonomisi getirilmiştir. Serbest piyasa ekonomisinde ürünün ne kadara üretildiği asıl mesele görülmemiş nasıl ve ne kadara pazarlandığı mühimdir. İşte burada net bir uygulama olmadığından az bulunan kalitesiz şeyler paha biçilemez şekilde pazarlanmaktadır. Arz ve talep dengesi ürünlerin piyasada az gösterilip depoculuk yapılmasıyla bozmaktadırlar. Bu dengenin bozulmasıyla günümüzde kaybolan düzenin yeniden tesisi anlamında çok uzaklarda çözüm aramak yerine özümüze dönüp kendi geçmişimizden ve tecrübelerimizden yararlanmak bizim birliğimiz ve dirliğimiz için önemlidir.
Fakat bunlardan daha önemli olan bir gerçek daha var ki her an her şekilde ulaşma ve üretme imkânına sahip olduğumuz temel gıda ürünlerinden milyonlarcasını israf ediyoruz. Bizler bu israfları ihtiyacımızdan fazlasını almayarak kendi vicdanımız ile ortadan kaldırır isek daha müreffeh yarınlara birlikte ulaşabiliriz.
Çok güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler Üzeyr hocam. Hem güzel, hem güncel konulara değinmişsin. Kalemine de bedenine de sağlık, ömrüne bereket.