Türklerin İslam'ı benimsemesinde kolaylık sağlayan ekonomik ve sosyal nedenler arasında olarak İslam dünyasının elinde bulunan zenginlikleri gelişmekte olan ilmi bilimlerin menbağının Kur'an olması ve Arabistan’da yükselen cezbedici zenginliğin cazibesine kapılmaları söylenebilir. Türkler uzun yaşamları boyunca geniş coğrafyalara yayılmış ve birçok dinin etkisi altında kalmış ve benimsediği dinlerde Türklük kimliğini kaybetme ile karşı karşıya gelmiş, girdikleri dinler Türk yaşayış ve töresine İslamiyet kadar yakın değildir. Türkler İslamiyet'i benimsedikten sonra Türklük özelliklerini yitirmemeleri İslam dinini cezbedici duruma getirmiştir. Bu benzerlikler içerisinde İslamiyet'te kurban kesme eski Türklerde hayranlık duydukları doğa olaylarına ve kutsal saydıkları atalar ruhlarına dua edip kurban kesmeleri. Uluğ Tanrı (tek tanrıya inanış yaygın İslam da Allah'la benzemekte özellikle destanlarda gecen tanrı önce yağız yeri ve gök kubbeyi yarattı ve bu ikisi arasına da insanoğlunu yarattı) gibi ibareler İslam inancıyla örtüşmektedir. Ahiret inancı mevcuttu ölen kişi eşyalarıyla ve atıyla birlikte gömülür uçmağ (cennete) varırken zahmet çekmesin diye atı ile gömülür.
Uçmağ (cennet) gibi tamuğ (cehennem), yükünç (secde namazı), uluğ gün (kıyamet günü) ve yek (şeytan) İslam dininde bulunan terimlere de rastlanmaktadır. Bu durum "biz her kavme peygamber gönderdik"(Nahl 16/36) ayet mealinden anlaşıldığına göre Türklere de bir Peygamber gönderildiği ve bu kavramları yaratıcının tekliğini Türklere bildirmiş ve diğer kavimlerde de olduğu gibi İslamiyet gelene kadar bozulmuş şekilde varlığını sürdürmüş olabilir. Yine İslam dininde düzeni ve iltizamı sağlayan şer-i kanunlarla Türk yaşamını şekillendiren törenin benzerlik göstermesi hatta bazı hükümlerinde şer-i hükümlerden daha katı olması Türklerin İslam'a adapte olmayı yolunda önemli bir nedendir. Yine görüyoruz ki ticaret yapmak için bölgeye gelen Müslüman tüccarlar bunlar için yapılan camiler ve İslam ordularının özellikle Maveraünnehir’de bulunduğu dönemde yapılan camiler önemli bir etkileşim merkezi haline gelmiştir. Özellikle Sufiler ve Tarikatlar gibi misyonerlik faaliyetleri Türkler arasında da yayılmış sufilerin bu çalışmaları sonucu Karahanlı hükümdarı Saltuk Buğra Hanın İslamiyet'e geçmesinde önemli bir yer işgal etmişlerdir. Tarikatlar ise genelde yarı göçebe olan bozkırlılara ulaşma düşüncesi taşımış ve Hoca Amet Yesevi'nin kurduğu Yesevilik tarikatı insanın Allah’ın küçük bir parçası olduğunu canlı ve cansız her varlığın ona gideceğini savunur Metrese'ye karşı çıkar ve İslam akidelerini yumuşatarak İslam dogmatizmine uyumda zorluk çeken bozkırlı Türk kütleleri üzerinde etkilidir. Süryani Mikail Türklerin İslamiyet'i kabulünü üç ana nedene bağlar. Birincisi tek tanrı inancı Türklerin tanrısı ile Arapları Allah’ın benzer özellikler taşıması. İkincisi ise Maveraünnehir’de Müslüman olan Türklerin ırktaşlarını da etkilemesi son olarak da Türklerin Arap ordularında görev yapması diye sınıflandırmış. Bu yeni dinin ve yeni medeniyetinin Türk kültürü üzerinde hiç şüphe yok ki etkileri büyük olmuştur.
Türk yaşamında İslam dini ile din adamları sınıfı ortaya çıkmış ekonomisi iyi olanlar nüfuz kazanmış böylece sınıflı bir yapıya geçilmiştir. Türk hakanlarına yeni unvanlar verilmeye başlanmış sultan, bey, gazi gibi, adli işler şer-i ve örfi olmak üzere düzenlenmeye başlanmış. İslam öncesi Türklere has ikili devlet teşkilatlanması bırakılmış yeni devlet kurumları oluşturulmuş bunlardan askerlerin davalarına bakan kazaskerlik makamı beldelerde mahkemelere başkanlık eden kadılık makamının olduğu bilinmektedir. İslam dininin getirdiği bazı yasakların başında içki içmenin yasaklanması olmuştur. Türklerin kısrak sütünden yapıp içtikleri kımızın yanı sıra buğday ve darıdan yapılan bir içkileri ve Uygurlardan bildiğimiz üzüm şarabı artık pek rağbet görmeyecektir. Göçebe olan Türklerin göçebeliğini etkilememiştir. İslam dini yalnız biraz daha mimari alanda gelişme göstermelerine etki etmiş. Han, hamam, saray ve ibadethanelerin(camii, mescit) yapımına verilen önem artmıştır. İlk Türk-İslam devleti anlayışının ve daha sonraki Türk-İslam devletlerine örnek teşkil eden Karahanlılar tam bir dönüm noktasını teşkil etmekte idi. Türk-İslam mimarisinin temelini atmışlar, Türk-İslam eğitim sisteminin de temelini atmışlardır. Buhara Semerkant gibi şehirler Türklerin İslam'a hizmeti konusunda Türk-İslam medeniyetinin incisi durumunda olmuştur. Hadis, Kelam, Fıkıh alanında verdikleri eserler dünyada doğuluğu tartışılmayan eserler arasındadır. Buralarda Karahanlılar devrinde Kaşkarlı Mahmut, Edip Ahmet Yükneki, Hoca Ahmet Yesevi ve Yusuf Has Hacip gibi Türk-İslam alanında eser veren önemli kişilerin yanında ismini zikredemediğimiz benlerce Türk, İslam'a büyük hizmette bulunmuşlardır. Arap ve Türk kültürünün kaynaşmasında sadece kültürel alanda değil ilmi sahada da büyük bilim adamları yetişmiştir. Türk İslam medeniyetinin temelini oluşturan Karahanlılar geliştiren Selçuklular ve zirveye de taşıyan Osmanlıların İslam’a yaptığı hizmetler tartışılmaz niteliktedir.
Türklerin İslamiyet'i benimsemese sanıldığı kadar kolay bir süreç olmadığı 3-4 asra yayılan bir anda gerçekleşen bir olay değildir. Taktir edersiniz ki alışkanlıklarınızdan yaşadığınız kültür çevresinden kopmak çok kolay değildir. Bu durum yeni doğmuş ve bir şeyleri öğrenme çabası içinde olan bebekten farksız değildir. Türkler bu geçiş evresini atlattıktan sonra İslamiyet'in bu denli yükselmesine doğu ve batıda hüküm sürmesine İlayı Kelimetullahı (Allah’ın kelamı) yüceltmek ve yaymak uğrunda canını, malını feda eden ve düşmekte olan İslam bayrağını yükseltip Hz. Peygamberin hadisine mazhar olan İslam dünyasına bu denli hizmette bulunan Türkleri takdir etmemek mümkün değildir. Turda göz ardı edilmemesi gereken bir olayda mevcuttur. Türkiş Hakanı Su-lu Kağanın suikast'e uğraması ve 751’de meydana gelen Talas Savaşı sonrası artık Türklerin hiçbir şey yapma lüksü kalmadı denmesinin yanlışlığını Orta Asya da Çin esaretine girdikten sonra bağımsızlığını sağlayan Türk devletleri ortaya çıkarmaktadır. Hangi nedene hangi sebebe bağlanırsa bağlansın Türkler İslamiyet'i kendi gönül rızalarıyla kabul etmiştir. Yine bunu İslam'ın siyasi önderliğini yaparak ve daha sonrada dini liderliğini de eline alarak otağında hayalini kurduğu Türk cihan hâkimiyetini gaza-cihat etrafında gerçekleştirme yolunda İslam'a da sayılmayacak kadar faydası dokunmuş İslam'ın dünya üzerinde yayılması ve hüküm sürmesinin önderliğini yapmıştır.