Din, insanlık tarihi kadar eskidir. Bu sözden yola çıkarak insanlığı yaratan yüce Allah’ın varlığını yarattığı kullarına seçtiği habercilerle bildirmiş olduğu aşikârdır. Rab, insanın bu ilahi haberi kendi isteği ve arzusu ile kabul ya da reddetmesi için cüzi irade vermiştir. Ama insanın fıtratı doğumdan inanmaya programlandığından -yaratıcısına inanmasa bile- çeşitli inançlar ortaya çıkmıştır. Bu inançların birer temsilcisi ve bu temsilcileri takip eden birçok din adamı da bu inançların temsilcisi olmuştur. İşte bu yapı içinde Türk tarihinde hep yanlış anlaşılmış “Kam” ya da “Şaman” olarak nitelendirilen kişilerin din adamı olup olmadığı konusuna açıklık getirmek elzemdir.
ŞAMAN NASIL OLUNUR?
Şamanlık din adamlarında olduğu gibi çok çalışılıp ilim öğrenerek elde edilebilecek bir durum değildir. Şaman olabilmek için kişi, öncelikle bir şamanın soyundan gelmeli ve gerekli olan şamanlık belirtilerini taşıması gerekmektedir. Bu belirtileri taşıyan çocuk, belirli bir yaşa gelince eski bir şamanın yanında eğitimine girer ve gerekli olan tüm bilgileri öğrenir. Bu eğitimi tamamlayınca Şamanın denetimi altında bir sınava girmek zorundadır. Bu sınavda başarı gösterirse şamanlık yetkisini ancak alabilirdi. Bu yetkiyi elde ettikten sonra dinsel törenler, bayram şölenleri, kurban törenleri, dua okuma törenleri gibi görevleri yapmaya başlayabilir. Şaman bu görevleri yaparken üzerindeki elbisenin her parça, her madde, her şeklin ayrı bir varlığı sembolize eden özel giysiler, külahlar giyerek maske takar ve yine özel bir şekilde hazırlanmış davulunu ya da ‘tef’ini çalardı. Kendinden geçinceye, başka bir deyişle, tanrılarla ve ruhlarla temas sağlayıncaya kadar zıplar, sıçrar, hayvan sesleri çıkarır, söylenir, yalvarır, yerlerde sürünür, bazen de bayılarak kendinden geçerdi. Bu faaliyetlerinden dolayı Şaman ya da diğer adıyla Kam olarak bilinen bu kişiler din adamı olarak nitelendirilmektedir.
OTACI NE DEMEK?
Ancak İslamiyet öncesi Türkler genel olarak benimsedikleri Gök Tanrı inancının yanı sıra çeşitli coğrafyalara göç etmelerinden kaynaklı olarak farklı inanç sistemlerini benimsemiş olsalar dahi bu inanç sistemlerinde var olan din adamları ile şamanlık örtüşmemektedir. Hakeza Gök Tanrı inancında mevcut bir din adamının varlığı söz konusu değildir. Belli bir ritüeli ya da ibadet merkezi bulunmayan Gök Tanrı inancında bir din adamının varlığından söz etmekte doğru olmaz. Gök Tanrı inancı her yerde ve her koşulda yapılan bir ibadet olduğundan belli başlı bir temsilcisi olmamıştır. Din adamı olarak nitelendirilen Şaman ya da Kam adı verilen bu kişileri bizim halk arasında şifacı diye nitelendirmemiz en doğrusu olacaktır. Nitekim Uygurca’da Şaman “hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse” anlamında, “otacı” diye adlandırılmıştır. Fakat bu otacı’lık ya da şifacılık dönemin şartlarına göre biraz daha farklı olarak nitelendirilmektedir.
BU İŞİ YAPMAK ÇOK TEHLİKELİ
Bunun sebebi olarak yaşanılan dönemde hasta olan kişilere kötü ruhların musallat olduğunu ve kişinin şifa bulabilmesi için bu kötü ruhlardan kurtarılması gerektiği düşüncesi hâkim olmaktadır. Bu işi yapmak çok tehlikeli görülmektedir. Çünkü bu işlemi yaparken kötü ruhun etkisinde kalma durumu söz konusu olmaktadır. Bu durum bir bütünlük ve ustalık gerektiren bir durum olduğundan herkes bunu yapamamaktadır. Şaman elindeki çalgı aleti olan davulu özel tokmağı ile çeşitli ritimlerde çalarak dans eder ve bu işlem sırasında hastanın ruhunu yedi kat göklerden ve yerlerden geçirir. Bu seyahat esnasında hasta olan ruh her katmanda arınarak yine yeryüzüne döner. Bu esnada kişinin hasta ruhu arınmış kötülükler bu katmanlarda kalmış olur. Günümüzde bu konuda gelecekten haber veren falcılık yapan kişilere benzeyen yönleri ve bu ritüel dansları sebebiyle din adamı olarak algılanmaları gayet doğaldır.
KAM KADIN
Bu konuda geçenlerde izlediğim son zamanların İslam öncesi Türk tarihini anlatan dönem dizisinin bir bölümünde nitelendirilen karakter Kam Kadının Tiğin (han’ın oğlu) eşinin gebe olup olmadığını kontrol etmesi bu hususta güzel bir örnek teşkil eder. Günümüz tabiri ile medyumluk yapmaları, günümüzde olduğu gibi bu alanda bu şekil faaliyet yapanları din adamı yapmadığı gibi Şamanları da din adamı yapmaz. Ancak onları hastalıkları tedavi ettikleri için günümüzde alternatif tıp olarak nitelendirilen şifacılardan daha fazlası olduğunu düşünmemek en doğrusudur. Ki olaylar içinde kişilerin tam manasıyla anlaşılabilmesi ancak yaşadığı çağın tüm yönleriyle iyi bir şekilde değerlendirmesinden geçtiği de göz ardı edilmemelidir.