Ekonomi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yusufoğlu, “Hiçbir uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu bir başka ülkenin kredi notunu durduk yerde düşürmez. Ülkelerin kredi notunun düşürülebilmesi için birçok olumsuz ön şartların tahakkuk etmesi gerekmektedir. Bu şartlardan önemli olanlardan bir kısmı; ülkenin ödemeler dengesine, hazinesindeki mevcut döviz rezervlerine, gelir ve gider dengelerine, siyasi ve ekonomik istikrarına, adaletin işleyişine, bütçe açıklarına, işsizlik oranlarına, enflasyonun seyrine, fiyat artışlarına, dövizdeki afaki yükselişlere ve dövize olan ihtiyacına, kalkınma hızına ayrıca, gelir dağılımındaki adalete, mevcut iç ve dış borç toplamına, üretim politikalarına, ihracatın ithalatı karşılayıp karşılayamaması gibi önemli faktörlere bakılır. Yukarıda sıralanan hususlar müspet olması halinde, bilâkis o ülkenin kredibilitesi yüksek ve notu da olumlu olur ve aksi durumda da kredi notu haliyle düşürülür. Kredi notu düşürülen bir ülke de yerli ve yabancı yatırımcı yatırım yapmaktan çekinir, sıcak para da ülkeden hızla kaçar, kolaylıkla dış kaynaklı ve iç kaynaklı kredi bulmakta oldukça zorlanır ve ya hiç bulamaz. Hal böyle olunca ülkede işsizlik, aşırı zamlar, yüksek enflasyon, gelir dağılımında ve adaletteki bozulma kötüleşme, yapılan asılsız ve oransız vergilerle vatandaşlar oldukça zor durumda kalır, faiz artışları nedeniyle de milli paradan kaçış daha da hızlanarak büyük bir buran ve iflas kaçınılmaz hale gelmiş olur. Şimdi ekonomimiz gerçekten çok kırılgan bir seyir izlemeye devam ederken, bu sorunların çözümüne odaklanmak yerine hala boş vaatlerle, cazip söylemlerle, talimatla gerçek dışı açıklanan ekonomik verilerle ekonomi düzelmez iyileşmez ancak millet aldatılarak oyalanır” dedi.
PARAMIZI TOPRAĞA GÖMÜYORUZ
“Yaklaşık 19 yıldan beri ülkeyi idare eden siyasi erkin yaptığı vahim yanlış ve hataların tabii sonuçlarını bu günlerde açlık, yokluk, yoksulluk, işsizlik, yüksek enflasyon, ödenemeyen kredi borçları ile vatandaşlar perişan edilerek geçiştirilmeye çalışılmaktadır” diyen Yusufoğlu şöyle devam etti: “Bu kadar olumsuzluklara rağmen hükümet savurganlığa, israfa, yandaşa hizmet etmeye ve üretme yerine geri dönüşü olmayan beton ekonomisine devam ederek paramızı toprağa gömerek sadece rantiyeye hizmet edip, ülkeyi ve ekonomiyi çıkmaza sürüklemiştir. Öyle ki nüfusun yüzde 20’sini oluşturan zengin grubu ülke gelirinin yüzde 47’sini alırken en yoksul yüzde 20’lik kesimi de sadece yüzde 6’sını alabilmektedir. Bu rakamlara bakıldığında ülkemizdeki gelir dağılımındaki adaletsizliği açıkça ortaya koymaktadır. Siyasi belirsizlikler, ülkeye ve millete faydası olmayan boş işlerle gündemin saptırılması ile milletin oyalanması ve ülke enerjisinin boşa harcanması ile bu ülkeye ve milletine büyük haksızlık edilmektedir. Oysa ülke gelirleri sanayiye, imalata, tarıma üretime ve işsizliğe çare olup ihracata yönelik sahalara yapılmış olsaydı ülke kalkınmış insanları da refaha ulaşmış bu gün ülkemiz daha rahat ve güçlü bir konumda olurdu. Tarım ürünlerinden, sanayi üretiminden, turizm sektöründen ve diğer sektörlerden yapılan ihracatımız bu sektörler için yapılan ithalatı karşılamayacak durumda olan bir ülkenin ekonomisi nasıl sağlam ve güçlü olabilir ki? Bütün dünyayı saran korona belası tüm ülkeleri zora sokmuş, büyüme yerine ekonomilerde küçülmeler meydana gelmiş, üretim, ihracat, ticaret hacimleri oldukça düşmüş ve tüm olumsuzluklar ardı sıra artarak devam etmektedir. Ülkemiz bu sürece çok hazırlıksız yakalanmış olup çok zor bir süreçten geçmektedir. Açıklanan tablolara bakıldığında ekonomik sıkıntının hat safhaya ulaştığını bizzat millet olarak yaşayarak görmekteyiz. Ancak sanayileşmiş yapısal sorunlarını halletmiş teknolojisi ve demokrasisi ileri, adaleti güçlü, sosyal barışı tesis etmiş, üretimi ve sanayisi güçlü olan ülkeler bu olumsuzluklardan biraz daha az etkilendiğini de gözden kaçırmamak gerekir.” HABER MERKEZİ
“Yaklaşık 19 yıldan beri ülkeyi idare eden siyasi erkin yaptığı vahim yanlış ve hataların tabii sonuçlarını bu günlerde açlık, yokluk, yoksulluk, işsizlik, yüksek enflasyon, ödenemeyen kredi borçları ile vatandaşlar perişan edilerek geçiştirilmeye çalışılmaktadır” diyen Yusufoğlu şöyle devam etti: “Bu kadar olumsuzluklara rağmen hükümet savurganlığa, israfa, yandaşa hizmet etmeye ve üretme yerine geri dönüşü olmayan beton ekonomisine devam ederek paramızı toprağa gömerek sadece rantiyeye hizmet edip, ülkeyi ve ekonomiyi çıkmaza sürüklemiştir. Öyle ki nüfusun yüzde 20’sini oluşturan zengin grubu ülke gelirinin yüzde 47’sini alırken en yoksul yüzde 20’lik kesimi de sadece yüzde 6’sını alabilmektedir. Bu rakamlara bakıldığında ülkemizdeki gelir dağılımındaki adaletsizliği açıkça ortaya koymaktadır. Siyasi belirsizlikler, ülkeye ve millete faydası olmayan boş işlerle gündemin saptırılması ile milletin oyalanması ve ülke enerjisinin boşa harcanması ile bu ülkeye ve milletine büyük haksızlık edilmektedir. Oysa ülke gelirleri sanayiye, imalata, tarıma üretime ve işsizliğe çare olup ihracata yönelik sahalara yapılmış olsaydı ülke kalkınmış insanları da refaha ulaşmış bu gün ülkemiz daha rahat ve güçlü bir konumda olurdu. Tarım ürünlerinden, sanayi üretiminden, turizm sektöründen ve diğer sektörlerden yapılan ihracatımız bu sektörler için yapılan ithalatı karşılamayacak durumda olan bir ülkenin ekonomisi nasıl sağlam ve güçlü olabilir ki? Bütün dünyayı saran korona belası tüm ülkeleri zora sokmuş, büyüme yerine ekonomilerde küçülmeler meydana gelmiş, üretim, ihracat, ticaret hacimleri oldukça düşmüş ve tüm olumsuzluklar ardı sıra artarak devam etmektedir. Ülkemiz bu sürece çok hazırlıksız yakalanmış olup çok zor bir süreçten geçmektedir. Açıklanan tablolara bakıldığında ekonomik sıkıntının hat safhaya ulaştığını bizzat millet olarak yaşayarak görmekteyiz. Ancak sanayileşmiş yapısal sorunlarını halletmiş teknolojisi ve demokrasisi ileri, adaleti güçlü, sosyal barışı tesis etmiş, üretimi ve sanayisi güçlü olan ülkeler bu olumsuzluklardan biraz daha az etkilendiğini de gözden kaçırmamak gerekir.” HABER MERKEZİ