Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı İshak Memişoğlu, Türkiye’nin ve Samsun’un deprem ve yapı stoğu gerçeği hakkında konuştu. Yapı denetim sistemindeki aksaklıklara ve eksikliklere değinen Başkan İshak Memişoğlu, deprem bölgelerinde ortaya çıkan tabloların korkutucu olduğunu söyledi. Ayrıca Samsun’daki yapı stoğunun yarısının riskli grupta olduğunu söyleyen Başkan Memişoğlu, 2000 yılından önceki yapıların aflardan yararlansalar bile hayati eksiklikler taşıdığını kaydetti. Memişoğlu, ülke genelinde olduğu gibi Samsun’da da ciddi tedbirler alınması gerektiğinin altını çizdi.
‘KAÇAMAYIZ AMA AZ HASARLA ATLATABİLİRİZ’
İshak Memişoğlu, “Deprem, dünyanın varoluşundan kaynaklanan bir hadisedir. Deprem ülkemizin gerçeğidir ve bu gerçeği gözardı etmemiz mümkün değildir. Bizlerin, yerleşim alanlarımızın bulunduğu bölgelerdeki tespit edilmiş olan deprem analizleri, deprem haritaları ve belirlenmiş olan deprem gruplarına göre yapılarımızı inşa etmesi gerekiyor. Yapılarımızı mutlaka bu verileri göz önüne alınarak inşa etmemiz gerekiyor. Mevcut olan yapılarımızı ise bu verilere, elde edilmiş imar planlarının olduğu alanlara, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinden yararlandırarak ve de teknolojik tüm verileri aktarmak suretiyle depreme dayanıklı hale getirmemiz gerekiyor. Böylece olası deprem felaketlerinde kayıplarımızı en aza indirebiliriz. Depremin karşısında sıfır hasarla çıkmak mümkün değildir ancak en az hasarla atlatmak mümkündür. Buna imkanımız ve gücümüz vardır” diye konuştu. ‘KAÇAK YAPILAR AFLARLA YASALLAŞTIRILDI’
“Ülkemizdeki deprem gerçeğine bakarsak, Türkiye birçok bölgesiyle deprem kuşağında olan ülke durumundadır” diyen Başkan İshak Memişoğlu, “Ülkemizde birçok fay hattı var. Dolayısıyla bu manada, geçmişten gelen sağlıksız yapı stoklarımızın da oldukça fazla olduğunu biliyoruz. Bunlar kaçak yapılaşmayla elde edilmiş yapılardır. Bu yapıların tespit edilerek, depreme karşı güçlendirilmesi ve hazırlıklı hale getirilmesi gerekmektedir ancak maalesef ülke yönetimine gelen iktidarlar tarafından bu süreç suiistimal edilmiştir ve edilmektedir. İktidarlar, kendi sürdürülebilirliklerini sağlamak ve ekonomik yapılarını güçlendirmek adına, bu konuyu bir gelir kapısı haline getirmişlerdir. Zaman zaman ‘İmar Affı’ veya ‘İmar Barışı’ gibi bir takım uygulamalarla bu sağlıksız yapı stokları yasal hale getirilmiştir. Halbuki bu sağlıksız yapıların yasal hale gelmeleri onların gerçekte sağlıklı olduğu anlamına gelmemektedir. Eski yapılar bu işlemler yapılırken hiç bir mühendislik ve mimarlık hizmetinden yararlandırılmamışlardır. Bulundukları mevcut konumlarda deprem koşulların hazırlıklı olup olmadıklarının tespiti yapılmamıştır. Bu yapılar, olduğu gibi kabul edilmiş ve belli bir ücret karşılığında kaçak statüsünden çıkartılarak yasal hale getirilmiştir. Bu doğru değildir. Sözünü ettiğimiz geçmişten gelen kaçak yapılar ve usulüne uygun yapılmayan yapılar, şu anda deprem karşısında büyük olasılıkla yıkılma riski olan yapılardır. Dolayısıyla potansiyel can kaybına yol açabilecek yapılardır” şeklinde konuştu. MESLEK ODALARI DA DAHİL EDİLMELİ
‘Deprem öldürmez, ihmal öldürür’ sözünü hatırlatan Başkan İshak Memişoğlu, “Tedbirsizlik öldürüyor. Bizim bu tedbirleri almamız gerekiyor. 2000’li yılların başından itibaren Yapı Denetim Yasası’yla daha sağlıklı yapılar elde edilmesi amacıyla yasal bir düzenlemeye gidildi. Ciddi aksaklıklar görüldü. Daha sonra geçtiğimiz yıl bu yapı denetim sistemi revize edildi. Buna rağmen bizler, yapı denetim sisteminin sağlıklı yürütüldüğünü düşünmüyoruz. Bunu ise yapı denetim sisteminde yer alan teknik elemanların, bakanlık ve bağlı oldukları meslek odaları tarafından cezalandırılıyor olmalarından biliyoruz. Bu alanda yapılan eksikliklerin ve suiistimallerin bir hayli fazla olduğunu görüyoruz. Bu da yapı denetim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini bizlere gösteriyor. Çevre ve şehircilik Bakanlığı’nın denetim sistemini sağlıklı bir yapıya kavuşturmak adına ciddi çalışmaları var. Aslında bu çalışmalar yerinde ve doğru olarak uygulanabilse, doğru sonucu büyük olasılıkla alma imkanımız var. Ancak denetim mekanizmalarında büyük bir aksama söz konusu. Burada en büyük eksiklik; mevcut bir yapı denetim sistemi var, bu sistemi denetleyen bakanlık ve onun teşkilatları var, fakat ne hikmetse bu denetim sisteminin içerisinde var olan mimar ve mühendislerin bulunduğu meslek odaları yok. Bu eksikliğin kesinlikle giderilmesi gerekmektedir, meslek odalarının da bu sisteme dahil edilmesi gerekmektedir. Kısacası bu işin bir ayağı eksiktir ve bu durum da ciddi sorunlara yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘RİSK YAPI SAYISI HAYLİ FAZLA’
Son olarak Samsun’daki yapı stoğundan söz eden Memişoğlu, “2000 yılından önce yapılan yapıların inşa teknikleri, inşa biçimleri, üzerlerinde kullanılan standartlar çok farklı olduğunu biliyoruz. Bu standartların yetersiz olduğunu deprem yaşanan bölgelerdeki incelemelerimizde görüyoruz. Deprem bölgelerinde ortaya çıkan tablolardan apaçık görüyoruz. Dolayısıyla bu anlamda 2000’den önce olan yapı stokları, ruhsatlı da olsalar kontrol mekanizmaları bakımından eksiklikleri olabilir. Yapılarımızın yenilenen kısmı oldukça fazla ancak Samsun’daki yapı stoğunun yarısı riskli yapı grubundadır. Bu yapıların büyük bir bölümü aflardan yararlanmış yapılardır. Samsun ikinci derece deprem bölgesinde olmasına rağmen bu anlamda riskli yapı sayısı bir hayli fazladır. Bunun için de çok ciddi ve tedbirler almamız gerekiyor” dedi. Tolga BİRGÜCÜ
İshak Memişoğlu, “Deprem, dünyanın varoluşundan kaynaklanan bir hadisedir. Deprem ülkemizin gerçeğidir ve bu gerçeği gözardı etmemiz mümkün değildir. Bizlerin, yerleşim alanlarımızın bulunduğu bölgelerdeki tespit edilmiş olan deprem analizleri, deprem haritaları ve belirlenmiş olan deprem gruplarına göre yapılarımızı inşa etmesi gerekiyor. Yapılarımızı mutlaka bu verileri göz önüne alınarak inşa etmemiz gerekiyor. Mevcut olan yapılarımızı ise bu verilere, elde edilmiş imar planlarının olduğu alanlara, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinden yararlandırarak ve de teknolojik tüm verileri aktarmak suretiyle depreme dayanıklı hale getirmemiz gerekiyor. Böylece olası deprem felaketlerinde kayıplarımızı en aza indirebiliriz. Depremin karşısında sıfır hasarla çıkmak mümkün değildir ancak en az hasarla atlatmak mümkündür. Buna imkanımız ve gücümüz vardır” diye konuştu. ‘KAÇAK YAPILAR AFLARLA YASALLAŞTIRILDI’
“Ülkemizdeki deprem gerçeğine bakarsak, Türkiye birçok bölgesiyle deprem kuşağında olan ülke durumundadır” diyen Başkan İshak Memişoğlu, “Ülkemizde birçok fay hattı var. Dolayısıyla bu manada, geçmişten gelen sağlıksız yapı stoklarımızın da oldukça fazla olduğunu biliyoruz. Bunlar kaçak yapılaşmayla elde edilmiş yapılardır. Bu yapıların tespit edilerek, depreme karşı güçlendirilmesi ve hazırlıklı hale getirilmesi gerekmektedir ancak maalesef ülke yönetimine gelen iktidarlar tarafından bu süreç suiistimal edilmiştir ve edilmektedir. İktidarlar, kendi sürdürülebilirliklerini sağlamak ve ekonomik yapılarını güçlendirmek adına, bu konuyu bir gelir kapısı haline getirmişlerdir. Zaman zaman ‘İmar Affı’ veya ‘İmar Barışı’ gibi bir takım uygulamalarla bu sağlıksız yapı stokları yasal hale getirilmiştir. Halbuki bu sağlıksız yapıların yasal hale gelmeleri onların gerçekte sağlıklı olduğu anlamına gelmemektedir. Eski yapılar bu işlemler yapılırken hiç bir mühendislik ve mimarlık hizmetinden yararlandırılmamışlardır. Bulundukları mevcut konumlarda deprem koşulların hazırlıklı olup olmadıklarının tespiti yapılmamıştır. Bu yapılar, olduğu gibi kabul edilmiş ve belli bir ücret karşılığında kaçak statüsünden çıkartılarak yasal hale getirilmiştir. Bu doğru değildir. Sözünü ettiğimiz geçmişten gelen kaçak yapılar ve usulüne uygun yapılmayan yapılar, şu anda deprem karşısında büyük olasılıkla yıkılma riski olan yapılardır. Dolayısıyla potansiyel can kaybına yol açabilecek yapılardır” şeklinde konuştu. MESLEK ODALARI DA DAHİL EDİLMELİ
‘Deprem öldürmez, ihmal öldürür’ sözünü hatırlatan Başkan İshak Memişoğlu, “Tedbirsizlik öldürüyor. Bizim bu tedbirleri almamız gerekiyor. 2000’li yılların başından itibaren Yapı Denetim Yasası’yla daha sağlıklı yapılar elde edilmesi amacıyla yasal bir düzenlemeye gidildi. Ciddi aksaklıklar görüldü. Daha sonra geçtiğimiz yıl bu yapı denetim sistemi revize edildi. Buna rağmen bizler, yapı denetim sisteminin sağlıklı yürütüldüğünü düşünmüyoruz. Bunu ise yapı denetim sisteminde yer alan teknik elemanların, bakanlık ve bağlı oldukları meslek odaları tarafından cezalandırılıyor olmalarından biliyoruz. Bu alanda yapılan eksikliklerin ve suiistimallerin bir hayli fazla olduğunu görüyoruz. Bu da yapı denetim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini bizlere gösteriyor. Çevre ve şehircilik Bakanlığı’nın denetim sistemini sağlıklı bir yapıya kavuşturmak adına ciddi çalışmaları var. Aslında bu çalışmalar yerinde ve doğru olarak uygulanabilse, doğru sonucu büyük olasılıkla alma imkanımız var. Ancak denetim mekanizmalarında büyük bir aksama söz konusu. Burada en büyük eksiklik; mevcut bir yapı denetim sistemi var, bu sistemi denetleyen bakanlık ve onun teşkilatları var, fakat ne hikmetse bu denetim sisteminin içerisinde var olan mimar ve mühendislerin bulunduğu meslek odaları yok. Bu eksikliğin kesinlikle giderilmesi gerekmektedir, meslek odalarının da bu sisteme dahil edilmesi gerekmektedir. Kısacası bu işin bir ayağı eksiktir ve bu durum da ciddi sorunlara yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘RİSK YAPI SAYISI HAYLİ FAZLA’
Son olarak Samsun’daki yapı stoğundan söz eden Memişoğlu, “2000 yılından önce yapılan yapıların inşa teknikleri, inşa biçimleri, üzerlerinde kullanılan standartlar çok farklı olduğunu biliyoruz. Bu standartların yetersiz olduğunu deprem yaşanan bölgelerdeki incelemelerimizde görüyoruz. Deprem bölgelerinde ortaya çıkan tablolardan apaçık görüyoruz. Dolayısıyla bu anlamda 2000’den önce olan yapı stokları, ruhsatlı da olsalar kontrol mekanizmaları bakımından eksiklikleri olabilir. Yapılarımızın yenilenen kısmı oldukça fazla ancak Samsun’daki yapı stoğunun yarısı riskli yapı grubundadır. Bu yapıların büyük bir bölümü aflardan yararlanmış yapılardır. Samsun ikinci derece deprem bölgesinde olmasına rağmen bu anlamda riskli yapı sayısı bir hayli fazladır. Bunun için de çok ciddi ve tedbirler almamız gerekiyor” dedi. Tolga BİRGÜCÜ