Uluslararası kaynaklarda “tolerance” kelimesi olarak kullanılan hoşgörü kavramı en genel tanımı ile karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış temeline dayanan işlevsel bir iletişim sürecidir. Sözlük anlamıyla hoşgörü, müsamaha, tahammül, tesamuh, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de taraf tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
Toplumsal uyumun sağlanması için hoşgörü neden gereklidir?
Hoşgörünün toplumsal öneminden söz edecek olursak, insan sosyal bir varlık olduğu için kendisinden farklı olan insanlarla bir araya gelerek yaşamını sürdürmektedir. Çeşitli din, dil, ırk ve farklı özelliklere sahip insanların bir arada yaşadığı belirli kuralları olan sosyal yapıya ise toplum denilmektedir. Toplum içerisinde bir arada yaşayan farklı özelliklere sahip insanların tamamının aynı duyguları hissetmesi veya aynı görüşlere sahip olmaları mümkün değildir. Toplumdaki bireysel farklılıkların çatışmaya dönüşmemesi için farklılıklara hoşgörüyle yaklaşılması gerekmektedir. Toplum içinde bir arada yaşayan insanların bireysel farklılıkları kişiler arası ilişkilerde olumsuzluk olarak görülmemelidir. Bireysel farklılıklar hayatı zenginleştiren ve güzelleştiren temel öğelerdir. Bu sebeple kişiler arası ilişkilerde huzurun sağlanması açısından toplumda evrensel bir değer olan hoşgörünün yaygınlaştırılması faydalı olacaktır. Çeşitlilik insanın olduğu gibi toplumların zenginliğine ve gelişmelerine yol açar. Hepimizin hem başkasından öğreneceği, hem de başkasına öğreteceği çok şeyler, bilgi, beceri ve alışkanlıklar vardır. İnsanlar birbirlerine hoşgörülü oldukları ölçüde karşılıklı güven gelişir bu da ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına yardım eder.
Hoşgörülü Bireyler Yetiştirmek
Hoşgörü anlayışını önce ailemizde deneyimleriz. Aile içinde düşüncelerimizi rahatça dile getirilebilmemiz ilerde başkalarının düşüncelerini de sabırla dinlememize dönüşecektir. Daha sonra okul hayatımızda arkadaşlarımıza göstereceğimiz hoşgörü ile gelecekteki insan ilişkilerimizin kalitesini belirleriz. Her davranış çocukken bir anlam kazanır ve geleceğimizi etkiler.
Modern toplumlarda eğitim sisteminin, çocukların bilgisayar gibi bilgiyi depolayan bireyler olarak yetiştirilmesi değil, aksine kişilikleri gelişmiş topluma faydalı olan, hoşgörülü, farklılıklara saygılı vatandaşlar olarak yetişmelerine katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Toplumsal uzlaşının sağlanması için; çocuklar arasındaki arkadaşlık bağlarının güçlendirilmesi ve kişilerarası ilişkilerde hoşgörülü olmanın öğretilmesi gerekmektedir.
Kimseyi dilinden, sosyal sınıfından, inancından, kültüründen, yaşam biçiminden dolayı hor görmemeliyiz, herkese değer verdiğimiz ve saygı gösterdiğimiz oranda dünya güzelleşir ve yaşam anlam kazanır. Aksi halde etrafa düşmanlık tohumları ekilir ve dünya, dolayısıyla yaşam çekilmez bir hal alır. Dünya hoşgörülü insanlar sayesinde bugün olabildiği kadar bize hizmet etmektedir. Dünyamızı yönlendiren bizim düşüncelerimiz ve davranışlarımızdır. Paylaşmak durumunda olduğumuz tek dünya vardır ve burada hepimizin hakkı vardır diyerek konumuzu küçük bir hikaye ile bitirelim.
Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir süre sonra, genç adam, uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkûm olduğunu açıklamış. Mahkûmiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama mahkum, ailesinin fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş. Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp tren kasabalarının eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa, hiç bir şey yapmayacaklar, o da trende kalıp başka memleketlere gidecek, belki de bir serseri olacakmış. Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkûmun koluna koymuş, “Şuraya bak” demiş. Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş.
“Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş”.
O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş.
“Affetmezseniz sevemezsiniz. Sevgisiz hayat da anlamsızdır” alıntı