Ağlanacak halimiz var amma ben gülüyorum!
Kafamda milyonlarca yanıtlanacak soru var amma ben gülüyorum!
Şaşkınlık yaratacak eylemler yanı başımda pervane olmuş amma ben gülüyorum!
Yazılacak-söylenecek o kadar şey var amma ben emojili gülme efektleri atıyorum!
Gülüyorum, sadece gülüyorum, gülüyorum!
***
Gülmekten başka çarem olmadığını görüyorum.
Gülmekten başka mantıklı bir eylem aklıma gelmiyor.
Belki çaresizlikten, belki elden bir şey gelmediğinden, belki de şaşkınlıktan…
Sadece gülesim geliyor, gülmekten başka yapabileceğim bir şey kalmadı sanki…
Her tarafımız kirlendi; her yerde acı, her yerde üzüntü, her yerde umutsuzluk…
Her yerde çaresizlik, acımasız süreç ve hüzün tünelleri…
Ne dostlar ne arkadaşlar ne akrabalar ne yoldaşlar yitirdik bu zor zamanda…
Ne kadar zorlaştı hayat, çekilmez oldu nefes almak bile…
Herkesin suratı beş karış asık, sinirler yay gibi gergin, kelimeler ok gibi atılmaya hazır.
Ne oluyor bize, nedir bu kabus?
Dokunsanız ağlayacak vaziyette herkes!
Bir kibritle patlayacak barut fıçısı gibiyiz!
Pandemiden, “merhaba” demeye korkar oldu adam komşusuna…
Evdekiler bile mesafeli birbirine…
Psikolojik vaka adayı gibi, saatli bomba misali millet. Gülmeyi bırak, gülümsemeyi unutmuş mübarekler…
Elimde değil ağlayamıyorum.
İçimden gülmek geliyor.
Gülmek istiyorum, inadına gülmek.
***
İnsanın elinden bir şey gelmeyince, aciz kalınca sinirden bir gülme gelir ya…
İşte o vaziyetteyiz.
Gülmekten başka çare gelmiyor akla…
Gülmesek çıldırırız diye düşünmüyor değiliz.
Gülüyorum; bu salgın dönemindeki aciz durumumuza…
Gülüyorum; işsizliğe, eve ekmek götüremeyen babanın çaresizliğine, ocak üzerinde kaynamayan boş tencereye, çocuğuna pabuç alamayan annenin boş bakışlarına, tarlasını ekemeyen köylüye, okuluna gidemeyen öğrenciye, siftahsız dükkan kapatan esnafa, 250 gram kıyma alan teyzeye, emekli ikramiyesini hayal eden emekliye, hastalıktan korkup kendini eve hapis eden nineye, bahçede yarım saat oynamaktan korkan bebeye…
Gülüyorum; elden bir şey gelmiyor.
Acı acı gülüyorum!
Üzülmek, ağlamak, haykırmak gerekir ama…
Elden gelmeyen şey olunca…
Gülüyorum, acı acı gülüyorum!
Çok şeye kafayı takıyorum herhalde…
Neler geçiyor aklımdan neler!
Ne tilkiler var zihnimin içinde...
Kafamın içi darmadağın, karmakarışık, fırtınalı denizler gibi!
Elden bazı şeyler de gelmeyince, kafayı yememek için…
Çaresizlikten gülme sarıyor beni.
Acı acı…
Çaresizlikten olsa gerek, gülme alıyor beni…
Kafayı sıyırmamak için…
Acaba gülerek mi savsaklıyoruz bazı kaygılarımızı-korkularımızı?
Herhalde öyle olsa gerek.
Gülerek sıyrılıyoruz korku girdabından…
Çaresizliğe karşı herhalde müdafaa ediyoruz kendimizi gülmekle…
***
Ne demiş ünlü müzik adamı Bob MARLEY: “Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir.”
Acılar, zalim dünya, kötü kader, zor zamanlar…
Size karşı koyamıyorsak…
Sizinle savaşta yeniliyorsak…
Sizin mutlak üstünlüğünüz varsa da bizim de hayata karşı “Gülme Hakkımız” var.
Gülmemize de engel misiniz?
Onu da mı elimizden alacaksınız?
Bırakın da gülerek savaşalım bazı durumlarda…
***
Kafam bulanık, kafam karışık, kafam sepet gibi…
Kafamda bin fikir-bin kurt gezer durur…
Çaresiz gülüp geçmekten başka yolum yok gibi…
Siz benim neden güldüğümü nerden bileceksiniz?
Siz benim neye güldüğümü nerden bileceksiniz?