Unutulmaya yüz tutmuş kültürümüzün kıyısında köşesinde yaşama tutunmaya çalışan şahane bir kültürel değer kapı tokmakları. Modern çağın bir tuşla çalan zilleri ve ardından kim o? diye sorulan anlamsız bir sorunun cevabını beklemek. İşte kültürümüzün güzide inceliği ile gelen misafiri kim o deyip incitmeyi hoş görmeyen, ev ahalisinin bir tokmak sesinden derlenip toparlandığı ve kapıyı kimin açacağına dair faslın kapı çalınması ile kesinleştiği şahane bir miras kapı tokmakları. Evet, yahu nedir bu kapı tokmağı diye sorar gibi olduğunuzu biliyorum. Yaşı ortanın üzerinde olan büyüklerimiz bu soruda sorulur mu diyecektir lakin bizim baş etmekte zorlandığımız Z kuşağı gençlerimiz ve tabiri caizse apartman kültürü çocuklarımız tam da bu soruyu sorup cevabını beklediklerine eminim. Kapı tokmağı geleneği Anadolu'da 13. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Aslında oba geleneğinden çıkıp şehirleşmenin ve yerleşik hayatın başlaması ile daha da bir anlam kazanan kapı tokmakları Osmanlı döneminde Anadolu ve İslam beldelerinde belirgin olarak kullanıldığı göze çarpmaktadır. Kapının üzerindeki herkesin uzanabileceği yükseklikte iki adet tokmak bulunmaktadır. Bu tokmaklardan bir tanesi daha büyük ve tok bir ses çıkarırken diğeri daha ufak ve ince bir ses çıkarmaktadır. Böylelikle kapıyı çalanın kim olduğunu hane halkına bildirmek ve kapıyı açacak kişinin belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. Kapı tokmaklarının çıkardığı ses sayesinde, günümüzde yaşanan kapıya sen bak gibi bir tartışmanın oluşmasına da engel olmaktadır. Kapı tokmaklarının çıkardığı ses gelen kişinin cinsiyetini de belli eder. Eğer tok bir ses çıkarsa erkek bir kişi gelmiş diye kapıyı evin beyi ya da ev ahalisinden erkek bir kişi acar, eğer evde erkek yoksa da evin hanımı haremlik selamlık düsturuna uygun bir şeklinde üstünü başını düzeltip kapıyı acar. Gelen kişi içeride ev ahalisinden erkek olmadığını anlar ve içeri girmez, diyeceğini kapı eşiğinden söyler. Eğer kapıdan ince bir ses çıkarsa gelen kişinin kadın olduğu anlaşılır ve evin hanımı kapıyı açarak gelen kişiyi karşılar. Her halükarda çalınan zilin muhatap kısmı evde yoksa kapı açılmaya da bilir.
Eski geleneksel Türk evlerinde genellikle var olan iki katlı bir evin asıl kapısının dışında iç avlusuna giriş sağlayan bahçe kapısı ile benzerlik gösteren kapı tokmağı kültüründe tokmak sesi ile gelen misafirin kadın mı yoksa erkek mi olduğu anlaşılmakta ve hane halkı ona göre ev düzenini oluşturup kapıyı açmaktadır. Bu konudaki diğer bir husus da özel hayatın gizliliği ve aile hayatının mahremiyetini korumak adına gelişen bir kültür olduğudur. Özellikle çocukların ve hanesinin kadın üyelerinin rahatça streslerini atabilecek bahçenin yüksek duvarlarla örülmüş iç avlusunda vakit geçirdikleri ve misafirlerini burada ağırlıkları görülmektedir. İşte iç avlu da dahil ev içerisinde ev ahalisinin rahat bir şekilde vakit geçirdiği durumlarda kapı tokmaklarının sesi ile ev düzeni bir anında gelen misafirin şekline göre yeniden dizayn edilmektedir. Günümüzde rahat bir yaşamın sürüldüğü ve mahremiyet duygusunun çok da ehemmiyet verilmediği bir durum içerisinde Osmanlı'da ve İslam beldelerinde bu gibi uygulamalarla aile mahremiyeti koruma altında tutulmaya çalışılmıştır.
Kapı tokmakları hane halkının ekonomik ve sosyal statüsüne göre farklılık gösteren çeşitli işlemelerle bezeli dökme ya da dövme olarak yapılan el emeği göz nuru eserlerdir. İçin de bulunan çağın gereklerine uygun bir şekilde var olan sanatsal özellikleri nakış nakış üzerinde barındırır. Kapı tokmakları bulunduğu yörenin kültürel değerlerine, inancına ve coğrafyasına göre değişiklik göstermektedir. Bazen bir papatya, bazen aslan figürü, bazense bir lale olarak karşımıza çıkmaktadır. Demirin usta nakkaşların elinde hayat bulduğunun canlı tanıklarıdır. Bu tokmakların sanatsal değerinin ülke dışına çıktığı hatta 13. yüzyıl örneklerinden olan Cizre Ulu Camiine ait olduğu düşünülen kapı tokmağı, sanat eseri kaçakçıları tarafından yurt dışına kaçırıldığı bilinmektedir. Günümüzde de yaptığımız gezilerde Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki tarihi evlerin kapılarına dikkat ettiğinizde bu geleneğin izlerini rahatlıkla görebilmekteyiz.
Bu tokmaklar sadece gelen misafirin kim olduğu konusunda bilgi vermez. Osmanlı gibi bir imparatorluk toprakları içerisinde birçok milletin varlığını bünyesinde barındırmaktadır. Bu milletler bir arada yaşadıklarından seyahat eden kişilerin bir hanenin kapısını çalıp misafir olmak istediklerini beyan etme aşamasında kapı tokmakların yol göstericiliği de önemlidir. Kendi inancı ve mensup olduğu milletin insanından yardım istemesi çok doğaldır. İşte bunu yaparken de hane sahibinin inancı, milleti, mesleği hatta ekonomik durumu gibi birçok konu hakkında mana çıkarılabileceği ve bilgi edinebileceği kapı tokmaklarından yaralanmaktadır.
Artık unutulmuş ve yerini modern zillerin aldığı ve küçük bir delikten bakılarak gelenin öğrenilmesiyle içinde yaşadığımız zamanda kapı tokmakları bir tarihi eser niteliğinde kalmıştır. Aslına bakıldığında kapı tokmağını sadece bir gelen giden bildirisinden çok tarihe tanıklık etmiş ve estetik değeri olan aynı zamanda mahremiyet duygusunun bir ürünü olması ile hatıralarda yerini almayı hak eden bir kültürel öğedir. Nice unuttuğumuz ve modernleşmeyle hayatımızda yer bulamayan manevi değerlerimizin bütünü adına bir tık sesi ile gönül kapımızı çalan ve uçsuz bucaksız ufuklara ardına kadar açılan kapılarımız da yerini muhafaza etmesine engel olmayalım. Çağdaşlaşmanın ve modernleşmenin etkisiyle manevi ve kültürel değerlerimizin yitip gitmesine gönüllerimizi razı etmeyelim. Vesselam…
Tebrikler. Güzel bir yazı olmuş. Zihnine, yüreğinde sağlık.