Su insanın doğal yaşamında önemli bir yere sahiptir. Yaşamının ve varlığının devamı için yerleşim yerlerini kurarken suyun olduğu bölgeleri tercih etmiştir. Dünyanın yüzde yetmişi su ile kaplı olsa da bu suların az bir kısmı tüketilebilir yani içilebilir tatlı su kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple insan yaşam bölgesinde mutlaka bu içilebilir su kaynaklarından bulunmasına önem vermektedir.
Şimdiki gibi evlerde var olan su sistemi belli başlı bölgeler ve evlerde olsa da çok yakın bir tarihe kadar yaygın değildi. İnsanlar genelde yerleşim yerlerinin ortasına kurdukları çeşmeler ile bu ihtiyacı karşılamaktadırlar. Göçebe yaşam tarzında genelde su için kalıcı bir materyal yapmaya gerek olmaz iken tarım ile başlayan yerleşik yaşamın içinde suyun ahalinin hizmetine sunulma şekli de değişimleri beraberinde getirmiştir. İçilebilir suyu bölgenin yapı malzemesine göre oluşturulan taş, oyma ağaç ve çamurdan yapılmış borular ile yerleşim yerinin merkezine taşınarak orada oluşturulmuş çeşmeler ile depolanır. Çeşme yapılmayan yerlerde depolama alanı olmadığından su sürekli akar.
Ahali elinde bulunan kaplar çeşme başına giderek doldurulur. Doldurulan bu kaplar kas gücü kullanılarak insan veya yük hayvanlarının yardımı ile evlere taşınarak ihtiyaçlar giderilir. Hatta halk arasında kullanılan “taşıma su ile değirmen dönmez” sözünü de bu minval üzere yorumlayabiliriz. Çünkü insan veya hayvan gücünün bir sınırı vardır dolayısı ile pek fazla su taşınamadığından ihtiyacın tamamı giderilemez. Bu sebeple bu söz bu durumun özeti gibidir.
TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜNDE ÇEŞME
Türk-İslam kültüründe çeşmeler, suya verilen kıymetin bir tezahürü olarak hemen hemen her yerleşim yerinde inşa edilmiştir. Hayırsever kişilerin devlet ile beraber fethedilen veya yeni kurulmuş yerleşim yerlerini ihya ve imar faaliyetlerine yapılan yapıların başında çeşmeler mevcuttur. Genelde yerleşim yerlerinin meydanını camiler ve yanına yapılan çeşmeler belirler. Su İslam kültüründe temizliğin bir simgesi olduğundan İslam toplumlarındaki değeri ile beraber çeşmeler daha da yaygınlaşacaktır.
Kurulan külliyelerin de içerisinde sayılan en önemli yapılardandır. Bu çeşmelerin yapımı genelde toplumun önünde bulunan yöneticilerin ya da hayırsever kişilerin girişimleri ile vakıf geleneğinin bir örneği olarak inşa edilmektedir. Şöyle bir Anadolu’yu geziye çıktığınızda yerleşim yerlerinin içinde ve önemli yol güzergâhlarında inşa edilerek insanların hizmetine sunulmuş olduğunu görürsünüz. Ayrıca halk arasında kızlar ile erkeklerin buluştuğu, birbirlerine maniler söylediği ve insanların yol tarifi için kullandığı bir mihenk noktasını oluşturur.
ÇEŞMENİN EFSANESİ
Yaşadığımız bölgede hemen hemen her yerde suya rahatlıkla ulaşıyor olsak da Türk-İslam kültüründe yer alan çeşmelerin önemli örnekleri coğrafyamızda mevcuttur. Bu örneklerden biri olan Samsun ilinin Bafra ilçesinde yer alan Kadı* Çeşmesi’dir. Günümüzde Atatürk Bulvarı ile Tekel Caddesi’nin kesiştiği yerde bulunan Kadı Çeşmesi 1778 yılında Kadı Ali Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kesme düz taş ile inşa edilen bu çeşme 18. yüzyıl mimarisinin örneklerindendir. Bulunduğu yerleşim yerinin kurulduğunda merkezi konumunda iken artık artan nüfus ile yerleşim yerinin büyümesi sonucu şu an tam merkez konumu özelliğini kaybetmiştir. Çeşme üzerinde bulunan kitabede, “İçene afiyet, geçene selamet, Sahib-ül hayrat ve’l hasenat, Kadı Ali Efendi kıldı vasiyet” yazmaktadır.
Çeşmenin mermer bir kurnası vardır. Kadı Ali Efendi çeşmesi Bafra Belediyesi tarafından 1997 yılında restore edilerek hizmete devam etmesi sağlanmıştır. Sade bir yapı stili olmasına rağmen söylenen bir efsaneye göre Kadı Çeşmesinden su içen Bafra’dan ayrılamaz. Bu söz ile de meşhur olmuş bir çeşmedir. Bafra’ya yolu düşenlerin tekrardan ziyarete gelebilmeleri niyetiyle Kadı Ali Efendi çeşmesinden su içmeleri efsaneye inanıldığının bir göstergesidir.
*Kadı: Osmanlı Devleti’nde mahalli yönetimlerde adalet işlerine bakan günümüzün hâkimleri konumunda görevli kişiler.