ÜLKEMİZİN güneyinde savaş baltaları çıkartılmış durumda.
Yıllar boyu orta doğu ekseninde edindiği yeri genişletme çabasında olan İsrail ve elinde bulundurduğu toprakları kaybetmemek için savaşan bir Filistin var.
Ülke olarak yıllardır Filistin’in yanında yer alır, dururuz.
Bu duruşun temel girizgahı, Kudüs’tür.
Çünkü bu kentin tarihin mirasında tek elde olması mümkün değil.
Hem bu nedenle hem de Müslüman bir toplumun zülüm gördüğü bir coğrafya yüreklerimiz hep Filistinlilerle beraber atar.
Peki, kim bu Filistinliler?
Doğu Akdeniz’deki petrol arama savaşında bizim yanımızda yer almayanlar…
Kuzey Kıbrıs konusunda bize Fransız kaldıkları gibi Güney Kıbrıs’a gül uzatanlar…
Bunlar bizim kırmızıçizgilerimizde, deşsek daha neler çıkar, neler…
Ama biz sorumlu bir ülke olarak kendimizi olayın ve gelişenlerin dışında tutamıyoruz.
Çünkü bahse mevzu topraklar üzerinde büyük hayaller kurgulayan ve bu hayallerin gerçekleşmesi için büyük oynayanlar var.
Başta, BOP ile Amerika…
Sonrasında bölgenin güç savaşında egemen olabilmek için İran ve Lübnan.
Onların arkasında da Doğu Akdeniz’de var ve kalıcı olabilmek için Rusya...
Bakın o bölge için ne haritalar çiziliyor.
Ülkemizin geçmişten bugüne topraklarına göz dikenler, bu isteği her fırsatta ortaya koymaktan çekinmiyor.
Oysa bizim büyümek ve hatta durulmak, ilerlemek için barışa ihtiyacımız var.
Bir savaş ekonomisi bizi bulunduğumuz yerden çok daha gerilere iteceği kuşkusuzdur.
Ülkemize sınır olan komşularımızla barış halinde çok daha ileriye götürmemiz gereken ekonomik bir gereksinim var.
Olası bir savaşın bu proje ve ihtiyacı yok sayacağı gibi, Türkiye’nin kendi topraklarına da sulanan deniz aşırı projenin yürürlüğe girmesi halinde işin dışında kalabilmesi mümkün mü?
Böyle olmayacağını, olamayacağını döviz, borsa hareketlerine bakarak anlayabilirsiniz.
Yıllarca sallanan ekonomiyi düzeltmek için alınmaya çalışılan önlemler, yakınımızdaki savaşın yakıcı etkilerinin zarar vereceği hatta yok edeceği malumdur.
Ülke olarak derdimiz başımızdan aşkınken,
Kimsenin dolmuşuna gelmememiz ve sözü geçen, yönlendiren ve her türlü barış müzakeresinde söz sahibi olacak bir ülke politikası umarım devlet büyüklerinin de, ilk ve vazgeçilmez düşünceleri arasında ilk sırayı almaktadır.