EN somut cevap;
Eğitimsiz toplumun ulaşabileceği bir menzil yoktur, olur.
Yıllarca orasından burasından çekilmiş bir türlü toplumun en genç kesimine uyarlanamamış bir eğitim modeli ile çocuklarımızı yarınlara hazırlamaya, topluma kazandırmaya çalışıyoruz.
Bir sonuç verir mi?
Elbette hayır!
Çünkü öncelikle Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Muasır Medeniyetler Seviyesi’ne ulaşmak gibi bir derdi eğitimimizin…
Her şehre bir üniversite…
Her üniversiteye bir tek makalesi bile olmayan rektör…
Mezun edilerek işsizliğe mahkûm edilen gençler ordusu…
Gelecek umudu olmayan bir toplum...
Eğitilmeye muhtaç bir eğitmen topluluğu…
Hepsi öyledir demiyorum ama genelinin böyle olduğunu eğitimle ilgilenenler söylüyor.
Böyle olunca da varacağımız bir yer yok.
Çalışma şevkimiz, arzumuz yok.
Çalıştırmak, eğitmek gibi gailemiz yok.
Zira önce iş disiplinimiz yok.
Buna sahip olmayanların eğitimde arzulanan seviyeye ulaştırtabileceği bir eğitim ordusu yok.
Önce disiplin…
Beraber hareket etme yetisi…
Toplum genlerini temsil eden genlerden uzaklaşmama…
Medeni bir toplum yaratma hedefi…
Şayet bunları kovalıyor ve gerekli çalışmaları yapıyorsanız, çocuklarınızı, gençlerinizi layıki veçhile yetiştirebiliyor; yurdunuzu emin ellere teslim edeceğinizden emin olabiliyorsunuz.
Din, iman muhabbetine göre yürütülen bir eğitimin bu hedefe varması mümkün mü sizce?
Peki, nasıl olur derseniz…
Dünkü Japonya-Türkiye Milli Takımları arasındaki maçta tribünleri dolduran Japon çocukları izleyenler, sanırım cevabı bulmuşlardır.
Tam bir disiplin ordusu.
Tam bir birliktelik gösterisi.
Tek bir kıyafet.
Disiplinli bir milli duruş sergilemesi.
Sadece onlarda mı?
Büyükleri, yetişkinleri de öyle...
Baktım bizim tribünlere.
Milli takım forması giyen var ama…
Kendi takımının formasını giyen de.
Hala milli duygularda birliği, beraberliği tesis edememiş bir toplumdan bir şey olur mu?
Varın, siz söyleyin!