HAYATIN tüm evrelerinde yaşamımızı tanımlayacak kelimeler onlar, sarf ettiğimiz…
Ama küçük...
Ama büyük…
Ama acı...
Ama tatlı.
Söyleyenin de söylenin de peşine takılıp koştuğu…
Yıllarca gerçekleşmesi beklenen ve umutlara evrilen cümlecikler.
Bir sözü olmalı insanın…
Bir de onu tutacak sözün eri.
Öylesine söyleyip ortaya attığınız ve sizi yaşam boyu bağlayacak söylemler…
Öyle ki sizi kimseler onlarla yargılamamalı.
Daha doğrusu siz böyle bir şeye meydan vermemelisiniz.
Tabii günü, anı geçiştirmek için sarf etmemişseniz.
Çünkü öyle ki sözler onlardan kaçamıyorsunuz.
Hayatın bir yerinde sizi buluyor ve bedeninize yapışıyorlar.
Hicap duymanıza neden olabilirler.
Utandırabilirler…
Sarf ettiğinize pişman edebilirler.
Elbette şahsiyetli, onur sahibi iseniz.
Yoksa hani bir söz var;
‘Arsız neden arlanır. Çulda giyse sallanır’ diye…
Ağızdan çıkan sözün ne anlama geldiğini bilmeyenler için değil söylediklerim.
Biliyorsanız;
Zaten şahsiyetinizle anılıyor, takdir ediliyorsunuz.
Bilmeyenler için,
‘Bir söze bakarım söz mü diye. Birde söylene bakarım adam mı’ diyen Hz. Mevlana’nın deyişine takılıyor.
Bence bin düşünün…
Bir söyleyin.
Ya sahip çıkın sözünüze...
Ya sözünüze güvenenleri pişman etmeyin.
Yani ya sözünüzün eri olun.
Ya da adam kılığında hayatı meşgul etmeyin
Çünkü sözler,
Her harfiyle sizi söyler…