ASLINDA “Umut Projeleri” başlığı atmak düşüncesindeydim ama öyle abuk sabuk konuşmalar duyuyorum ki son günlerde onlara bu tabiri yakıştırmak çok zor.
Elbette bunların ilk sorumlusu, ülkemizdeki siyaset anlayışı…
Çapsız, deneyimsiz, geçmişi olmayan bir yığın insana öylesine bir gelecek sağladı ki siyaset;
Onlar da bu hamasi konuşmalarla umut tacirliği yapmaktan kendilerini asla alıkoyamıyorlar.
Sadece bununla iktifa etseler çok sorun olmayacak.
Amaca ulaşma için her türlü çamura batmayı da bir marifet belliyorlar.
Sanki bir ölüm kalım meselesi imiş gibi;
“Yaşamak için öldür” felsefesi uyguluyorlar adeta.
Oysa ne güzel bir söz var edebi dünyamıza ait;
“Altın çamura bulanmakla değer kaybetmez” diyor.
Öne çıkabilmek için her türlü çirkefe bulanmayı marifet sayanlar ne yazık ki her zaman çok açık olmasa da başkalarını el altından karalamayla kendilerine yol açabilecekleri gibi zavallı bir düşüncenin esaretindeler.
Bir işadamımızın verdiği bir kahvaltısına katılan önemli bir yöneticinin anlamlı bir demecini okumuştum.
“Adamlık çamur atmayla olmaz” diyor başkan…
Kır, dök, hırpala sonra da bu aczden medet um!
Bu ne bir siyaset modelidir.
Ne de siyasette başarıya giden yolun anahtarı…
Bu olsa olsa dediğim gibi kişinin başkalarının şahsında yaratmayı planladıkları mağduriyetten çıkar umma aczidir.
Ve her zaman geri teper.
Kafanızı kaldırıp bir bakın, proje sunmak yerine umut tacirliğine soyunanların bu yoldan cücük çıkartmak telaşında olduğunu göreceksiniz.
MAKAMIN GEREĞİ
EPEY zaman önce bir kurumumuzun başına hasbel kader gelen bir arkadaş neredeyse sopayla kovularak görevden kaçırılınca sarf etmiştim o sözü;
“İcazetle gelen, talimatla gider.”
Siz, bulunduğunuz görevdeki makamı taşıyamıyorsanız.
Siz, geçmişi heder etmiş ve kendinizi yetiştirememiş boş bir çuvalsanız.
Siz, sizi oraya kullanmak için getirenlerin sizi bir emanetçi gibi görüp, kullananların varlığını akılda tutamamak gibi bir akılsızlığın içindeyseniz.
Siz, oturduğunuz koltuğu dolduramıyorsanız.
Siz, kendi eksikleriniz ve egolarınızı unutup afra, tafra ile bir suratsızlık abidesi haline gelmişseniz.
Belki siz farkınsa değilsinizdir ama geçmişte sizin gibi örnekleri çok görüp, kaderinizin bir kağıt gibi buruşturularak bir kenara atılacağınız bilenlerin hiç ama hiç umurlarında olmayacağınızı da fark edemezsiniz.
Makamlar surat asıp oturma yeri değildir.
Makamlar hatalarınızı için sizi uyaranlara tavır koymak yeri de değildir.
Medeni insanlar beşeri ilişkilerin nezaketinde size el uzatırlar ama bir gün makus kaderiniz olan kapının önüne boş çuval gibi atılacağınızı da bilirler.
Önerilen sizin de bu kaderin bir an önce farkına varıp süreç içerisinde kendinizi olabildiğinizce geliştirmektir.
Ama bilinir ki boş beyinlerden bunu beklemek, nafiledir!