İmam Hatip'ler 'dini, toplumsal yaşamın merkezine yerleştirme hamlesinin bir parçası’ydı.
O yüzden de özellikle 2018'den bu yana hükümetin bütçesine ve yatırım planlarına bakıldığında imam hatip liselerine yönelik harcamaların önceki yıllara göre neredeyse iki kat artırıldı.
Mevcutta bulunan birçok lise veya meslek lisesi imam hatip lisesine çevrildi. Yani ülkenin okulları bu yazının girişinde belirttiğim amaçtan dolayı İHO’na çevrildi.
Sonra sıra müfredata geldi. Milli Eğitim Bakanlığı, 'eğitimde sadeleşme' diyerek üzerinde çalıştığı ilkokul, ortaokul ve lise taslak müfredatını 2017-2018 öğretim yılında uygulamaya geçti. “Atatürkçülük” kavramı sosyal bilimler derslerinin müfredatından tamamen çıkarıldı, Atatürk’ün işlenişinin kapsamı daraltıldı. Müfredatın bu yönde değiştirilmesi için talep hükümete yakın Eğitim Bir Sen’den gelmişti.
Ulusal bayramlar da unutulmadı elbette. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2012 yılında yayınladığı genelgeyle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın başkent dışında sadece okullar ve öğrenciler ile kutlanmasına ilişkin genelge yayınladı. Bu genelge tam 7 yıl yürürlükte kaldı. Ulusal bayramların stadyumlarda kutlanması kaldırıldı.
Dahası da var. Atatürk köşeleri de okullardan kaldırıldı. Atatürk'ün adını taşıyan binalar yıkıldı. Bunların yerine yapılanlara bir daha Atatürk'ün ismi verilmedi.
Atatürk'ün heykellerine yapılan saldırıları gerçekleştirenler, 'meczup' denilerek görmezlikten gelindi. Bu saldırıların arka planındaki niyetler sorgulanmadı, ciddi, caydırıcı cezalar verilmedi.
Say say bitmiyor…
Şimdi gelelim yayınladığı videoda Atatürk'ün fotoğrafına yaptığı terbiyesizlikle inanıyorum ki milyonların kınadığı İmam Hatip'li genç meselesine…
Tüm bu saydıklarımı hatırlayınca bu çocuk sebep değil, sonuçtur diyorum ben. Sebebi ise bellidir; Atatürk’ü yok sayan, bilimsel, laik, demokratik ve kamusal eğitimi ortadan kaldıran politikalardır.
Çözüm mü? Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin kurucu fabrika ayarlarına ödünsüz bir şekilde derhal dönülmesidir.
Yapmış olduğu çalışmalarla 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan Aziz Sancar ne diyordu; "Ben Atatürk'ün yaptığı devrimlerin, cumhuriyetin çocuğuyum. Beni yetiştiren köy enstitüsü mezunlarıdır. Ben onların bir ürünüyüm. Onlar vasıtasıyla aldım ödülü. Atatürk'ün ve cumhuriyetin ödülüdür."
Yani, her fırsatta 'dindar nesil' yetiştirmeyi politikanızın öznesine koyarsanız ahlaklı, sorgulayan, dinden bağımsız olarak düşünebilen, eleştirebilen kısacası "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller' yerine yok 'altın nesil', yok 'asım'ın nesli' yok dindar nesil' diye bu ülkenin fabrika ayarlarıyla oynarsanız işte böyle ahlaksız gençler ortaya çıkarırsınız.
İşin aslında daha derinlikli bir soyutu da var. Bu ülkede Türk burjuva devrimini yani Türkiye Cumhuriyeti'ni devrim diye görmeyen Mısır'da eğitim almış ve Türk doğallığından nefret eden şeriatçı entelektüel, Türk burjuva devrimi ve modernleşmesini ifrite kaçmış bir aşırılıkla eleştiriyorlar yıllardır. Tabi Atatürk'ü de…
İşte bu gençler de o sapkın fikirleri takip ediyorlar sözde.
1946'larda başlayan ulusal bağımsızlığın yitirilmesi, her şeyin yüzeyselleştirilip karaktersizleştirilmesi, öz benlik ve öz saygının yok edilip bireyin sığlaştırışmış bir tüketiciye indirgenme süreci içinde tüm ideolojik kavgalar ve politik muhalefet süreçleri Türkiye üstünde batı hakimiyetini sürdürmenin kontrol araçlarına dönüştü.
Emperyalizm, 'birbirinizi yiyin', 'modernleşme, bilim, sanat, bireysel özgürlükler ve laiklik sizin neyinize, bin yıl önceye dönün ki hep avcumda olun, yalnızca benim için çalışın' diyor. Siyasal İslam'cılar da sözde din adına laikliği hedef tahtasına koymakta hiçbir beis görmüyorlar. İşin acısı milyonlar da bu yalan dolanan anıyor.
Halbuki; Birkaç gün önce yazmıştım, yineliyorum, Türkiye burjuva devrimi ve modernleşmesinin yenilmesi, tüm İslam dünyasında demokrasi ve modernleşme hayalinin uçup gitmesi demektir.
İslam dünyası, din ile dinin siyasallaşması arasındaki farkı kavrayıp sonuca bağlayamadığı için küresel rekabette kaybetmeye mahkumdur!