Takvimler, 6 Aralık 1997 yılını gösteriyordu.
Siirt'te düzenlenen bir açıkhava toplantısında, dönemin İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma yapıyor.
Konuşmasının bir bölümünde Ziya Gökalp’in 1912 yılında Balkan Savaşı’ndaki Türk askerler için yazdığı ‘Asker Duası’ adlı şiirinden bir dörtlük okudu.
Konuşmayla ilgili olarak bir inceleme başlatıldı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Erdoğan’ın konuşmasının yer aldığı görüntüleri inceledikten sonra, Refah Partisi’nin kapatılması istemiyle açılan davayı görüşen Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na iletti.
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Erdoğan hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesine göre ‘halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek’ suçlamasıyla hazırladığı iddianamesini 12 Şubat 1998’de tamamladı.
21 Nisan 1998’de sonuçlanan davada mahkeme, Erdoğan’ın iddianamede bahsedilen suçu işlediğine hüküm vererek, Erdoğan’a bir yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verdi.
Daha sonra duruşmadaki hali ve tavrı göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin TL para cezasına çevrildi.
3 Haziran’da açıklanan gerekçeli karara göre Erdoğan, ‘Siirt'te yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçlamakta’ydı.
‘Bunları inanç birliği maksadıyla söyledim’ şeklindeki ifadesi, inandırıcı bulunmadı. ‘Benim referansım İslam’dır' diyerek topluluğu inanan ve inanmayan olarak ayırdığı belirtildi.
‘Cezanın ertelenmesine yer olmadığı’ ibaresinin de yer aldığı kararın bir aykırı oya karşılık oy çokluğuyla alındığı ve Yargıtay'a başvurulabileceği kaydedildi.
Mahkemenin aldığı karar 23 Eylül’de Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından, bire karşı dört oyla onaylandı.
Kararın ardından siyasi yasak getirilen Erdoğan, herhangi bir partiyle birlikte veya bağımsız olarak herhangi bir seçime katılamayacaktı.
25 Eylül’de Yargıtay tarafından açıklanan gerekçeli kararda Erdoğan’ın söylemlerinin ‘savaş çağrısı’ niteliği taşıdığı belirtilmekteydi.
Ceza infaz yasası gereği hapis cezası 4 ay 10 güne inerken, çeşitli ertelemeler sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bırakarak, 26 Mart 1999 günü Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. 24 Temmuz 1999’da ceza süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edildi.
14 Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve partinin genel başkanlığına seçildi. Parti, girdiği ilk seçimler olan 2002 genel seçimlerinde yüzde 34,43'lük oy oranı ile Abdullah Gül'ün başbakanlığında 59. hükûmeti kurarken, siyasi yasağı süren Erdoğan seçimlere girememişti.
Siyasi yasağının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yasa değişikliği talebinin uygulamaya girmesiyle siyasi yasağı kalktı.
9 Mart 2003'te gerçekleştirilen ara seçimlerde Siirt milletvekili olarak meclise girdi. Başbakan Gül'ün istifasını sunmasıyla, 14 Mart 2003'te başbakanlık görevine geldi.
Siirt’te bir şiir okudu diye hapse atılan yani dünya siyasi tarihinde emsali olmayan böyle bir suçtan dolayı hapse giren Recep Tayyip Erdoğan, bugün 68 yaşında ve Cumhurbaşkanı…
***
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu...
Tarih 30 Ekim 2019. Fransa'nın Strasbourg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde konuşma yaparak, "İktidarın İstanbul'da seçimi, YSK kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini" söyledi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise 4 Kasım 2019'da İmamoğlu’nu kastederek “Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş bu kadar bedava değil” dedi.
İmamoğlu aynı gün İstanbul'da gazetecilere yaptığı açıklama sırasında Soylu’nun bu sözlerinin hatırlatılması üzerine, “31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa'da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” ifadelerini kullandı.
Bu açıklamayla ilgili olarak, YSK'nın yazılı suç duyurusunda bulunmasının ardından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlattı.
Ve Türkiye önceki gün, demokrasi tarihimiz için yine çok kritik bir gün yaşadı. 14 Aralık 2022 günü Türk siyasi tarihine utanç günü olarak geçti. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun iptal edilen İstanbul seçimlerinin ardından YSK üyelerine "ahmak" dediği gerekçesiyle yargılandığı davada karar çıktı.
Mahkeme, İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi. Kararın Yargıtay tarafından onanması halinde İmamoğlu, siyasi yasaklı hale gelecek.
Yani Türkiye'de tam 25 yıl sonra yine bir belediye başkanı, 'siyasi yasak'lı hale getirilerek, oyun dışı bırakılmak isteniyor.
Seversiniz, sevmezsiniz ama İmamoğlu'na uygulanan orantısız cezayı, Cumhurbaşkanlığı adaylığında adı geçen önemli bir isim olması nedeniyle son derece vahim bir karar olarak görüyorum.
Üstelik Erdoğan'ı cezaevine götüren süreçte Türkiye, 'askeri vesayet' ve 28 Şubat sürecinin antidemokratik şartları altında, nefes alamıyordu.
Türkiye'de özgürlükler 25 yıl öncesine göre çok daha ileri düzeyde diyordunuz ya. Hani nerede millet iradesi, nerede demokrasi, nerede özgürlükler?