SİYASETİN okulu yok…
Bir kısıtlaması, sınıflandırılması da…
Yani T.C. vatandaşı olan herkesi siyaset sahnesinde yerini alabilir.
Peki, herkes siyasetle uğraşmayı tercih ediyor mu?
Etmiyor elbette.
Ya devletle iş yapmayı alışkanlık haline getirmiş sermaye sahipleri…
Ya da siyaset olmaksızın toplum için gerekli gücü bulamayacaklar.
Ha bunun içine gerçekten bu devlete, bu topluma hizmet etmek isteyenler dahil olabilir mi?
Olur, olmalı da!
Ama onlara da genellikle siyasetin köşe taşlarını tutmuş olanlar pek geçit vermez.
Çünkü onlar siyasete girdiğinde, siyasete tutunanlar orada olamazlar.
Yıllardır toplumun birçok kesitinden;
‘Şu neden siyasete girmiyor? Bu neden aday olmuyor?’ sorularını duyar dururum.
Siyasetin gerçek yüzünü bir kez görebilme imkanını yakaladıklarında da bu sahneyi asla tercih etmezler.
Geriye ya siyaseti meslek edinenler ya da Ankara merkezli tayin siyasetçileri kalıyor.
Aday olmak için halka ihtiyaçları yok.
Delegeye ihtiyaçları yok.
Üyelere ihtiyaçları yok.
Seçilene kadar yüz kaslarını zorlayıp gülmek yapmaları gereken tek şey.
Halk onları sevecen, güler yüzlü görmeli.
Ama ben seçildikten sonra tavır değiştirmeyene rastlamadım desem yeridir.
Seçimden sonra…
Her şeyi bilen de onlar.
Düşünen de…
Eğriye, doğruya karar veren de…
Seçim süresince gözünüzün içine bakan gözler artık sizi görmezler bile.
Hatta gelmese, bakmasa da olur triplerine girerler.
Hiç yadırgamıyorum artık.
Çünkü siyaset değiştiriyor.
Kişi karşı koysa da düzen değiştiriyor!
GÜNÜN SÖZÜ:
HAYATIMIZA girmesine izin verdiğimiz şeylerin kölesiyiz.