ÜLKENİN aklıselim düşünürleri, bilim adamları ve siyasetçileri önemli bir noktaya dikkat çekiyorlar.
Sınırlarımızı açtığımız ve sayıları bilinmeyen mültecilerin nüfus olarak gelecek yıllarda dengeleri değiştirmesinin kaçınılmaz olduğunu da ayrıca ifade ediyorlar.
Onların ülkeye gelişine de yerleşmelerine de ve kontrolsüz nüfus artışlarına da açık açık karşı çıkanlar mevcut.
Bunlardan biri, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan…
Televizyon programlarında bu konuya dikkat çeken sayısız tarihçiyi ilave etmiyorum bile…
Zira görünen köy kılavuz istemiyor.
Doğurganlık sayıları öylesine bir seviyede ki 20 yıla kalmadan mecliste kendi gruplarını kurabilecek bir siyasi güce erişecekleri bizi bekleyen bir tehlike.
Hatırladığım, Hatay Belediye Başkanı’nın da böyle bir uyarısı vardı.
Onun da söylemi, 15 yıla kalmadan Suriyeli nüfusunun, Türk nüfusu geçeceğini ve olası seçimleri kazanma şanslarının çok yüksek olacağı idi.
Eh, ekmek bedava!
Su bedava!
Doktor bedava!
İlaç bedava!
Tedavi bedava!
Prim mükellefiyeti yok!
Ama sağlıkta hepsi, en ön sıra!
Doğum bedava!
Tüp bebek devletten!
Hal böyle olunca, geçim derdi kalmayınca, geriye ne kalıyor?
Boş adama kalacak olan;
‘Çocuk yapmak!’
O çocuklar ne olacak?
Bizim çocukların yerini alacak.
Olmaz demeyin!
Bakın, Sözcü Gazetesi’nde;
‘Hatay, Antakya’da Okullarda Acı Tablo’ manşeti ile verilen Antakyalı gazeteci Mustafa Dilek’in haberinin metni aynen şöyle:
‘Bir arkadaşımın çocuğu Narlıca Atatürk Ortaokulu 5. sınıfında okuyor. Sınıfın 38 olan mevcudunun sadece 3’ü Türk öğrenci.’
Nasıl, iyi mi?
Şimdi ben, ‘Nereye gidiyoruz?’ diye sorsam,
Çok mu haksız olurum?