YATIRIM bakımından fakir bir ülke olduğumuzu söylememe bilmem gerek var mı?
Bunu yerele endekslediğimizde duvara tosladığımızı görüyoruz.
Çünkü yatırım denilen şey bize bir hayli uzak.
Neden?
Çünkü önce, önceliğimizi tespit edememiş bir kentte yaşıyoruz.
Sanayi mi, tarım mı henüz karar verememişiz.
Öncelikli yöre olsak da gereğini yerine getirmiş değiliz.
Teşvikler, yöreselde kalmış ve yeterli değil.
Yatırımcıya arsa tahsisi yapamıyoruz.
Prim teşviklerinden mahrumuz.
Hal böyle olunca pahalı yatırım kimsenin işine gelmiyor ve yatırımcı buradan uzak duruyor.
Buradaki de başka bölgelere kaçıyor.
Elimizdeki bir avuç yatırımcıya iyi bakmamız lazım yani.
Yeni yatırımcı gelmeyince.
Eldekiler yeterince gelişemeyince iş nereye kalıyor?
İnşaat sektörüne…
Bu sektör aslında çok önemli.
Zira ekonominin lokomotifi.
200 küsur kalem bu sektörde değer buluyor ve nakde dönüşüyor.
Çeşitli işçilik gruplarındaki emek karşılıklarını da işin içine katarsanız bir anlamda ekonominin çarklarının dönmesi biraz bu sektördeki işleyişe kalıyor.
Geçmişten bugüne birçok grup tavan yapıp öne çıktı ve kayboldu.
Fiyat dalgalanmalarıyla ayakta kalabilmesi zor inşaat grubunda yapımcı olanların.
Ülke ekonomisinin durumu ve faiz politikaları emlak satışlarını durma noktasına getirince sektörde dökülmelerde başladı.
Ama diren güçlü gruplar var.
Geçmişten bu yana gelen maddi, manevi birikimleriyle sektörü canlı tutup ekonomiye katkılarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Bunu yaparken de bir taraftan bu ayakta kalışı çekemeyenlerin husumetiyle uğraşıyorlar.
Yerli, yersiz şikayetler.
Taş koymalar bu inşaat gruplarının sahiplerinin hevesini kırdığını görüyorum.
Bu kentteki çekememezlik neden böyle sorusunun cevabını aşağıdaki küçük fıkra ile cevaplayıp bitirelim isterseniz.
Hani adam ölür ve ahrete gider.
Melekler kendisini karşılayıp etrafı gezdirirlerken cehenneme gelirler.
Orada birçok kuyu ve her kuyunun başında bir zebani vardır.
Kafasını kuyunun içinden çıkartanlara elindeki topuzla vurarak tekrar aşağı göndermektedir.
Ama adamın dikkatini bir kuyu çeker.
Çünkü onun başında kimse yoktur meleğe sorar;
“Neden bu kuyunun başında kimse yok?” melek cevap verir;
“Oraya gerek yok çünkü orada Türkler var. Onlar zaten yukarı çıkmaya çalışanı ayaklarından geri çekerler!”
Samsun’da da böyle işte!
Birisi azıcık başarılı olup öne çıktı mı, bayılıyoruz karalayıp, aşağı çekmeye!