Çarklar dönmeye, ağlar örülmeye başlamıştır,
Avukat, hakkında yapılan her iki soruşturma dosyasını inceleyince,
Soruşturmaların savcının, cep telefonu ile verdiği,
Sözlü usulsüz emirle,
Hakim kararı ya da yetkili bir idari merciinin yazılı emri olmaksızın,
Başlatıldığını gördü.
Ortada ne bir ihbarcı vardır, ne de bir şikayetçi,
Avukata Bakanlık Muhabere Bürosundan gelen 23.11.2017tarihli yazıda,
Sözlü usulsüz emri veren savcının imzası ile,
"Samsun İl Emniyet Müdürlüğü’nün suç duyurusu ile müştekilerin ifadeleri yazımız ekinde gönderilmiştir.
Hakkınızdaki iddialarla ilgili olarak "Beyanda Bulunan" sıfatıyla açıklamada bulunabileceğiniz gibi şikayet dilekçesine ve ifadeye ilişkin ibraz edeceğiniz bilgi ve belge varsa 10 gün içinde yukarıda belirtili Bakanlık Muhabere dosyasına sunabileceğiniz hatırlatılır"denilmektedir.
Yani, savcının bu yazısına göre, avukat hakkında suç duyurusunu,
Samsun Emniyet Müdürlüğü yapmıştır.
El insaf be yahu...
Usulsüz sözlü soruşturma emrini veren savcı,
"Suç duyurusunu Samsun Emniyet Müdürlüğü yapmıştır" diye, yazan da aynı savcı...
Hani derler ya, "Seni nereye şikayet edeyim?" aynı o durumdadır, avukat.
Avukat her iki soruşturma dosyasına da,
"Beyanda Bulunan" sıfatıyla yazılı talep ve savunmalarını yapar.
Talepler kısmında, savcının soruşturmasının hatır, iltimasa dayalı olduğu,
Görevde yetkinin kötüye kullanıldığı, KEYFİ olduğu,
Görevlilere yetkisi olmadığı halde usulsüz sözlü emir vererek,
Soruşturma da objektif davranmadığı, tarafsız ve bağımsız olmadığı,
Hakkında, Hakimler ve Savcılar Kuruluna,
06.12.2017 tarihinde İLTİMAS, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK suçlarından şikayette bulunulduğunu,
Husumet nedeniyle, soruşturmadan istinkafı (çekilmesi) gerektiği, beyan edilmiştir.
Gayet manidar bir durumdur bu, Samsun Adliyesinde görev yapan bir savcı için...
Savcı, istinkaf talebi hakkında, kendi bir karar vermemiş,
Dosya ve talebi, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’na görüş almak için yollamıştı,
Başsavcılık, "Dosya kapsamına, iddia ve şikayet içeriğine nazaran, soruşturma dosyasını yürütmekle görevli Cumhuriyet Savcısından dosyanın başka bir Cumhuriyet Başsavcısına tevdi edilmesini gerektirecek haklı ve hukuka uygun bir neden bulunmadığından avukatın bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir" diyerek, dosyayı savcıya geri göndermiştir.
Böylelikle, hakkında şikayette bulunduğunuz savcı, sizi soruşturabilecektir.
Oysaki Savcılar için, Avrupa Konseyi Macaristan Savcılığı İşbirliği ile Avrupa Konseyi tarafından 29-30 Mayıs 2005 Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Savcıları Konferansı 6. Oturumunda Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri”31 Mayıs 2005’de Avrupa Savcıları Konferansı’nda kabul edilmiştir.
Ülkemizde de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
10.10.2006 gün ve 424 sayılı kararıyla bu ilkelerin benimsenmesine karar vermiştir.
Budapeşte İlkelerinin;
- Temel Görevler başlıklı birinci maddesinde, Savcılar her zaman ve her koşulda; görevlerini tarafsız olarak icra edecekleri,
Genel Olarak Meslekî Hareket Tarzları başlıklı ikinci maddesinde, Savcılar görevlerini her zaman;
• Tarafsız ve tutarlı olmaya ve öyle anlaşılmaya çabalarlar,
• Adil bir biçimde, iltimas ve önyargı olmaksızın gerçekleştirirler,
• Bireysel veya belli bir kesimin çıkarlarının, kamu ve medya baskısının etkisinde kalmazlar,
• Tüm kişilerin adalet önünde eşitlik hakkına saygı duyarlar, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer düşünceler, cinsiyet tercihleri, ulusal veya sosyal köken, ulusal azınlık, mülkiyet, doğum, sağlık, özürlülük veya herhangi bir diğer statü ile ilişki temelinde her hangi bir kişiye karşı ayrımcılıktan sakınırlar,
•Kişisel veya mali çıkarlarının veya savcının ailevi, sosyal ya da diğer ilişkilerinin, tutumunu uygunsuz bir biçimde etkilemesine izin vermezler. Özellikle, kendilerinin, ailelerinin veya iş ortaklarının kişisel, özel ve mali çıkarları ile ilgili olan davalarda görev yapmaktan kaçınırlar.
- Ceza Yargılaması Çerçevesinde Meslekî Davranış başlıklı üçüncü maddesinde, savcılar her zaman;
• Görevlerini adil, tarafsız, objektif olarak ve hukuk kuralları çerçevesinde bağımsız olarak icra etmek,
• Adil bir karar için mahkemeye yardım etmek,
• Tarafsız ve uygun kanıtların meslekî değerlendirmesi temelinde kararlar almak zorundadırlar.
- Özel Davranış
• Savcılar, özel yaşamlarındaki faaliyetlerle gerçek ve makul olarak algılanan savcılık hizmetinin dürüstlüğünü, adilliğini ve tarafsızlığını tehlikeye atmamalıdırlar,
• Savcılar, mesleklerine yönelik kamu güvenini muhafaza edecek ve geliştirecek şekilde hareket etmelidirler,
• Savcılar, üçüncü kişilerden, teşvik ve konukseverlik, herhangi bir hediye, ödül, menfaat kabul etmemeli, dürüstlük, adillik ve tarafsızlığını tehlikeye sokabilecek herhangi bir görevi yürütmemelidirler,"şeklinde hükümlere yer verilerek tarafsızlık sağlanmaya çalışılmıştır.
HSYK’nın da benimsediği Budapeşte’de kabul edilen ilkelerden anlaşıldığı üzere tarafsızlık sadece hâkimler için geçerli bir etik ilke değildir.
Savcılar tarafından yürütülen adalet hizmetinin niteliği göz önüne alındığında tarafsızlığın önemi daha belirgin şekilde ortaya çıkmaktadır.
Ancak usul kanunlarımıza bakıldığında etik ilkelerle belirlenen tarafsızlığı gerçekleştirmeye yönelik ret ve çekinmenin, savcılar yönünden geçerli olmadığı görülmektedir.
*****
Avukat, savcının usulsüz sözlü emrini yerine getiren görevliler hakkında da,
Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına, 11.12.2017 tarihinde,
"GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK" suçundan şikayette bulunmuştur.
13.12.2017 tarihinde, bir başka savcı tarafından ifadesi alınır avukatın,
15.12.2017 tarihinde, görevliler haklarında, hiçbir araştırma yapılmadan,
"KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR" verilir.
Gerekçede, "Dosyanın bir bütün halinde incelendiği, görevli memurların RESEN SORUŞTURULAN SORUŞTURMADAKİ talimat üzerine yapmış olduğu çalışmanın suç unsuru oluşturmadığı anlaşıldı." denilmektedir.
Böylelikle, Türk Hukuk sisteminde, yeni bir kavram yaratılmıştı,
"RESEN SORUŞTURULAN SORUŞTURMA"...
Hani, ihbarcı veya şikayetçi olmaksızın savcının sözlü emir ve talimatına,
Uygun bulunan isimdi bu.
Ne acıdır ki, avukatın facebookunu inceleme emri veren savcı,
Dolaylı olarak, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar aracılığıyla,
"Ben kendiliğinden facebook yorumunu gördüm,
Resen soruşturma başlattım." demişti...
Avukat, savcılığın görevliler hakkındaki kararına karşı, 16.01.2018 tarihinde,
Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine itiraz eder.
İtiraz hakkında avukata bu güne kadar bir cevap gelmemiştir.
Avukat, 1 yıl 3 ay sonra, soruşturma dosyalarının fotokopilerinde görülmeyen,
Herhalde, savcı ve görevliler haklarındaki şikayetlerden sonra düzenlendiğini sandığı,
Savcının, usulsüz sözlü emrinin, yazılı olarak da Emniyete gönderildiğini öğrenir.
Emir ve talimat yazılı olarak da vardır artık,
Ancak, halen bir hakim kararı yoktur,
Avukatın facebook hesabının incelenmesi için...
*****
Soruşturmalar sonucu, evraklar Adalet Bakanlığına yollanır,
Adalet Bakanlığı da hakim kararı olmadan inceleme ve araştırma yapıldığını görmez,
"SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİ" kararları verir,
Süreçte, avukat hakkında nur topu gibi,
Asliye Ceza Mahkemesinde, "HALKIN BİR KESİMİNİN BENİMSEDİĞİ DİNİ DEĞERLERİ ALENEN AŞAĞILAMA" suçundan,
Ağır Ceza Mahkemesinde, "KURUL HALİNDE ÇALIŞAN KAMU GÖREVLİLERİNE GÖREVLERİNDEN DOLAYI HAKARET" suçundan kamu davaları açılır.
Gelinen noktada, tecavüz sanığının tahliye kararını verenleri,
Eleştirmek, beddua da bulunmak, şikayetçi olmak,
Dağdan kopan bir kartopunun, çığa dönüşerek yaptığı yıkıma benzemişti.
Adaletsizlikle oluşturulan temel üzerinde, adalet sağlanamaz...
Ancak, yine de Mahatma Gandhi'nin dediği gibi,
"Adaletsizliği, adalet ile yıkmak gerekir..."
(DEVAM EDECEK. İSİMSİZ VE SAHTE İSİMLİ İHBARLAR BAŞLIYOR. )